Criminal Case Wiki
Advertisement
Vaka Diyaloglar
Ölümcülbiroyun

Samuel King: <Rütbe> <İsim>, biraz önce sana gönderilmiş bir paket geldi!
Jones: Duydun değil mi <İsim>? İnsanlar artık bize teşekkür hediyesi gönderiyor! Bunun tadını çıkaracağım!
Jones: Hadi aç! Hadi aç!
Jones: Aman Tanrım! Bu hediye falan değil! BU BİR PARMAK!
Jones: Bu şeye bakmaya dayanamıyorum… hemen Nathan’a gönderelim, o ilgilensin!
Jones: Şuna bak, kutuda bir de not var: “Bu sadece bir başlangıç. Kurbanıma ait parçaları, köprünün yanındaki evsizler ininde bulabilirsiniz.”
Samuel King: Kurban varsa katil de var demektir. <Rütbe> <İsim>, elimizde yeni bir vaka var!
Jones: <İsim>, doğruca şu ine gidelim!

1. Bölüm

Analiz et: Parmak
Nathan: <İsim>, postadan aldığın hediye çok garipmiş!
Nathan: Getirdiğin parmağı inceledim. Dokular gösteriyor ki parmak kesildiği sırada kurban hâlâ hayattaymış. Bu parmak kime aitse, ölümü de kolay olmamış.
Nathan: Ayrıca parmakta ve tırnağın altında havyar tanelerine rastladım.
Jones: Hmm… havyar da işkencenin bir parçası mıymış?
Nathan: Bir bakıma öyle gibi. Katil, parmağı bir havyar kaşığı olarak kullanmış olabilir.
Jones: … <İsim>, bir daha Nathan’dan ayrıntı istediğimde çenemi kapatmamı söyle, olur mu?
Jones: En azından katilin havyar yediğini biliyoruz! KEŞKE bunu bilmemiş olsaydık gerçi.

İncele: Berduş Sığınağı
(İncelemeden sonra)
Jones: Tanrım, ikinci parmak! Sanırım katilin bize gönderdiği ilk parmakla benzeşiyor…
Jones: Ve… ben kafayı mı yedim, yoksa bu parmak oradaki bir kutuyu mu gösteriyor?
Jones: Hiç şaşmadım, kutu kilitli. Bir şey kilitli olduğunda çok fena kafam atıyor, senin de öyle mi <İsim>? Bunun açılması gerekiyor!
Jones: Şu toprak yığınına da baksana! Haklısın, biri çukur açmış. Buna daha yakından bakalım!

İncele: Toprak yığını
Jones: Süper iş çıkardın, <İsim>! Evsizler inindeki o çukuru her kim kazmışsa bunu yaparken bir düğme düşürmüş!
Jones: Küçük bir şey, ama sen üzerinden işe yarar bir şeyler bulabilirsin, öyle değil mi?

İncele: Düğme
Jones: <İsim>, bir düğmenin üzerinde DNA bulabildiğine inanamıyorum! Bu kadar zaman sonra bile beni şaşırtıyorsun!
Jones: Hadi bunu Alex’e götürelim. Bu düğmeyi evsizler ininde kimin düşürdüğünü öğrenmek için sabırsızlanıyorum!

Analiz et: DNA
Alex: Evsizler ininde düşürülmüş o düğmeden bulduğun DNA’yı inceledim, <İsim>.
Alex: DNA’yı veri tabanından araştırdım. Peşinde olduğumuz adamın ismi Lennie Adams.
Alex: Adının dosyalarımızda olmasının sebebi, karısına işkence ettiği ve mallarına el koyduğu gerekçesiyle 3 yıl hapis yatmış olması.
Jones: Ne sevimli adam! Parmak kesmekten hoşlanacak birine benziyor, ne dersin <İsim>?
Jones: Artık özgür olduğuna göre, derhal gidip bu Lennie denen adamla iki çift laf etmeliyiz.

Konuş: Lennie Adams
Jones: Bay Adams, <Rütbe> <İsim>, size ait bir düğmenin, bir insan parmağı bulduğumuz yerde ne işi olduğunu merak ediyor… bir fikriniz var mı?
Lennie Adams: Parmak mı? Abi, sakin ol! Ben nereden bileyim?!
Jones: Peki o küçük hapis macerana ne demeli, Lennie? İşkence yapmak tam da sana göre bir iş, değil mi?
Lennie Adams: Ben karıma işkence yapmadım! Sadece onu korumak istiyordum! İnsanlar yanlış anladı!
Jones: Eminim öyledir. Peki, evsizler ininde ne diye çukur kazıyordun? Ne bulmaya çalışıyordun… ya da ne gömmeye?
Lennie Adams: Pekâlâ. Hapisteki bir arkadaşım, o inde altın külçe gömülü olduğunu söylemişti. Meteliksizim, ben de payımı almak istedim, hepsi bu!

İncele: Kilitli Kutu
Jones: Kutuyu açma konusunda sana güvenebileceğimi biliyordum, <İsim>! Eminim ki bunun evsizler ininde olması tesadüf değil!
Jones: Bir not daha mı? Bir de anahtar var!
Jones: Dur bir dakika. Bu kâğıt boş, üzerinde bir şey yazmıyor!
Jones: Haklısın, <İsim>! Katil bizimle yine oyun oynuyor! Ama eminim sen bu kâğıtta neler yazdığını öğrenebilirsin!

İncele: Not
Jones: Başardın! Kutuda bulduğumuz kâğıt bomboştu, ama sen üzerindeki görünmez mesajı ortaya çıkarmayı başardın!
Jones: Notta şunlar yazıyor: “Tebrikler <Rütbe> <İsim>, notumu buldun! 278 Kennedy Yolu’nda seni yapbozun bir diğer parçası bekliyor.”
Jones: Bence notun yanındaki anahtar, bu adresteki bir kapıyı açıyor olmalı. Gidip bir baksak iyi olur, <İsim>!

İncele: Ürkütücü Bodrum
(İncelemeden önce)
Jones: İşte geldik. 278 Kennedy Yolu. Katilin notta bize verdiği adres burası.
Jones: Bakalım bu anahtar kapıyı açıyor mu?
Jones: Evet, bu anahtar kapıyı AÇTI!
Jones: … Tanrı aşkına, BURASI nasıl bir yer?
(İncelemeden sonra)
Jones: Iyyy! Galiba bu da kurbanın üçüncü parmağı! Ama bu bir kavanozun içinde, REÇEL gibi! Analiz için bunu laboratuvara gönderelim.
Jones: Bu odada kimin bulunduğunu öğrenmemiz gerek. Bu… zincirli tasma… bize yardımcı olabilir, ama üzerine kazınmış şeyi okuyamıyorum. Bir bakabilir misin, <İsim>?

Analiz et: 3. Parmak
Grace: Size gelen parmak ile işkence odasında bulduğunuz parmağı DNA karşılaştırmasına tabi tuttum. İkisinin de aynı insana ait olduğuna şüphe yok.
Grace: Parmağın bulunduğu kavanozun içindekilere de baktım. Zevkle söyleyebilirim ki kavanozun içindeki sıvı formaldehit. Organik dokuları korumak için uzmanlar tarafından sıklıkla kullanılır.
Jones: Bu da demek oluyor ki katil, formaldehit kullanıyor! Teşekkürler Grace!

İncele: Zincirli Tasma
Jones: Bakalım işkence odasında bulduğun zincirli tasmanın üzerinde ne yazıyor… “Jezabela’nın Malı.”
Jones: … Biliyor musun, şehirde bir fetiş kulübü işleten Jezabela isimli birini tanıyorum. Dedikodulara göre animasyonlu işkence partilerine ev sahipliği yapıyormuş.
Jones: <İsim>, lütfen bunu nereden bildiğimi sorma. Şey… başka bir zaman tartışırız. Bu bir ipucu, önemli olan da bu!
Jones: Neyse! Bence bu Jezabela denen kadınla konuşma vakti geldi, sence de öyle değil mi?

Konuş: Jezabela
Jones: Jezabela, <Rütbe> <İsim> burada, lütfen ona bu zincirli tasmanın nasıl olup da bir cinayet soruşturmasıyla bağlantılı bir işkence odasında bulunduğunu açıklar mısın?
Jezabela: SAHİBE Jezabela, derseniz sevinirim. Neden bahsettiğinizi bilmiyorum. Otorite fantezilerinden hoşlanan yetişkinlerin geldiği bir kulüp işletiyorum, ama onlar katil değil.
Jezabela: Zincirli tasmaya gelince, elbette ki benim değil.
Jones: Hadi ama! Üzerinde “Jezabela’nın Malı” yazdığı gün gibi ortada!
Jezabela: Bu da demek oluyor ki bu tasma, benim sadık kölem Taş Bebek’e ait. Benim malım olan o, zincirli tasma değil!
Jones: … hmm.
Jezabela: Tabii, size söyleyeyim, Taş Bebek’in adı Harper McAlister. Ama uyarmadı demeyin, kız biraz… dengesiz gelebilir size.


Jones: Eğer bu tasmanın sahibi Harper McAlister ise, bu onun işkence odasına gittiği anlamına geliyor! Onunla konuşmamız gerek!

Konuş: Harper McAlister
Jones: Bayan McAlister, yoksa size Taş Bebek mi diyeyim? Sanırım bu… tasmalı kolye size ait?
Harper McAlister: Ah, buldunuz demek! Sahibe Jezabela’nın bunu kaybettiğimi öğrenmesinden çok korkuyordum. Hiç hoşuna gitmezdi.
Harper McAlister: Zincirli tasmayı bir hafta önce kaybettim. Psikiyatri hastanesinde düşürdüm sanıyordum.
Jones: Psikiyatri hastanesi mi? Neden oradaydınız peki?
Harper McAlister: Önemli bir şey değil. Sırf o genç doktoru dayanamayıp bir kere ısırdım diye benim psikolojik sorunlarım olduğunu söylüyorlar…
Harper McAlister: Ama artık daha iyiyim! Artık haftada sadece iki kez gidiyorum!


Jones: Aman be, <İsim>! Jezabela’nın ne demeye çalıştığını şimdi anladım. Harper beni öylesine korkuttu ki ona cinayeti sormayı bile unuttum!
Jones: Öte yandan, ondan tutarlı bir yanıt da alacağımız şüpheliydi… Sonra tekrar deneriz. Umarım ısırmaz!


Alex: İşte buradasın! <Rütbe> <İsim>, güzel haberlerim var! Sonunda kurbanın adını öğrendim!
Alex: Nathan, bana topladığınız o üç parmağı verdi, ben de veri tabanında parmak izi taraması yaptım.
Alex: Parmak izleri aynı kişiye ait. <İsim>, kurbanın adı Steve Wood.
Alex: Zimmetine para geçirdiği için hapis yatmış bir tüccar. Hapisten çıktığında kaldığı yerden devam edebileceği bir hayatı yokmuş, evsizler ininde yaşıyormuş.


Ramirez: Böldüğüm için kusura bakma, <Rütbe> <İsim>! Posta kutumuza az önce yeni bir mektup daha geldi!
Jones: Bir saniye, <İsim>, açmak istediğinden emin misin?

2 Bölüm

Ramirez: <Rütbe> <İsim>! Posta kutumuza az önce yeni bir mektup daha geldi!
Jones: Bekle, <İsim>! Açmak istediğinden emin misin? Steve Wood'u öldüren kişi açıkçası her şeyi yapabilir! Bu zarfın içinde ne olduğunu kim bilebilir?
Jones: Zaten bir parmak aldık ve diğer ikisini de çeşitli yerlerde bulduk. Bu sefer daha da kötüsü olursa ne yapacağız?
Jones: ... Tabii, haklısın. Güçlü kalmalıyız. Yakalamamız gereken bir katil, bulmamız gereken bir kurban var. O zaman bunu açalım.
Jones: Mektupta şöyle diyor: "Çok yaklaşmıştın, <Rütbe> <İsim>. Sana başka bir ipucu vereyim...., bu adrese giderseniz bir şeyler bulabilirsiniz ya da bulamazsınız."
Jones: Benimle oyun oynanmasından NEFRET ediyorum. <İsim>, oraya gidelim ve bu manyağı basalım!

İncele: Salon.
(İncelemeden Önce)
Jones: Tamam, burası katilin bize verdiği adres. Kapı bu kez açık bırakılmış!
Jones: Posta kutusunun üzerinde hiçbir isim yazmıyor, içeride de kimse yok. Buraya bir göz atmamız gerek sanırım.
(İncelemeden Sonra)
Jones: Garip, son gelen zarfın bizi cesedin başka bir parçasına götüreceğinden emindim, ama burada bir şey yok!
Jones: Haklısın, belki de bu ilaç dolabındadır. Bir göz atalım!

İncele: İlaç Kutusu
Jones: İlaç dolabının içinde bulduğun bu şişe bildiğimiz reçeteli ilaç şişelerine benzemiyor!
Jones: Etiketi de solmuş. Ortaya çıkarabilir misin, <İsim>?

İncele: Şişe
Jones: Süper, şişenin üzerindeki etiketi ortaya çıkardın!
Jones: … formaldehit! Tam da katilin, kurbanın parmaklarını korumak için kullandığı şey!
Jones: Burada kimin yaşadığını bulmamız GEREK… ama nasıl?
Tyler McAlister: Benim çatı katımda ne işiniz var? Hemen polise haber vereceğim!
Jones: Gerek yok, efendim. Biz ZATEN polisiz. <Rütbe> <İsim> size birkaç soru sormak istiyor.


Jones: <İsim>, bir saniye! Bay McAlister’la konuşmamız gerek ama işkence odasına EN KISA ZAMANDA geri gidip orayı didik didik arasak iyi olur diye düşünüyorum!
Jones: Hangisiyle başlamayı tercih edersin?

Konuş: Tyler McAlister
Jones: Bay McAlister… Bir saniye, sizin Harper McAlister’la bir akrabalığınız var mı?
Tyler McAlister: Hmm, demek küçük kardeşimle tanıştınız. Umarım seni ısırmamıştır, <Rütbe>.
Jones: Hayır… henüz değil. Bir isimsiz mektup bizi sizin çatı katınıza getirdi ve <Rütbe> <İsim> bu- -
Tyler McAlister: Kusura bakmayın bu pek şaşırtıcı değil. Harper burada yaşadığına göre, gizemli notlar beş para etmez şeyler.
Jones: Bu notların bizi çeşitli ceset parçalarına ulaştırdığını düşünürsek, sözlerinizi ciddiye almamamızı mazur görürsünüz sanırım! Dün gece neredeydiniz?
Tyler McAlister: Dün gece mi? Buradaydım, aldığım yıllık ikramiyemi biraz şampanya ve havyarla kutluyordum. Yalnız başıma.
Jones: İkramiyenizi kutluyordunuz… Bütün bu yaşananların ortasında, finans bölgesinde olduğumuzu unuttum, <İsim>!


Jones: Demek Harper, Tyler’ın kız kardeşi. Ben tesadüflere inanmam, ya sen? Onunla yeniden konuşmanın vakti geldi!
Jones: Ama dur! Harper burada yaşıyorsa, ilaç kutusunda bulduğun o formaldehit şişesini hem o hem de abisi kullanmış olabilir! Bunu bir kenara not edelim!

Konuş: Harper McAlister
Harper McAlister: <Rütbe> <İsim>! Sizi bu kadar erken görmeyi beklemiyordum. Bana ait başka bir şey mi buldunuz?
Jones: Tam olarak değil. Harper, <Rütbe> <İsim> senin dün gece nerede olduğunu bilmek istiyor.
Harper McAlister: Galiba yürüyüşe çıkmıştım. Geceleri bu şehri seviyorum, beni sakinleştiriyor.
Harper McAlister: Sonra eve geldim, benim arsız bencil abimin bensiz parti yaptığını gördüm. Bunu HER ZAMAN yapıyor, öyle gıcık ki!
Harper McAlister: Ama intikamımı aldım. Bıraktığı bütün havyarları yedim! Havyar parçalarının tabakta “zıplamasını” çok seviyorum, ya siz?

İncele: İşkence Masası
(İncelemeden sonra)
Jones: Eğer doğru sayıyorsam, bu bulduğumuz dördüncü parmak… <İsim>, buna bensiz bakmak zorundasın. Buna daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum.
Jones: Buradan bir an önce gidelim, olmaz mı? Bu metal lahit zımbırtısı doğrudan laboratuvara gitsin!
Jones: Biz de karakola dönüp, paramparça olmuş bu kitap kapağını bir araya getirmeye çalışabiliriz.
Jones: Bu havyar kaşığına da bir bakarız. Üzerinde parmak izi bulacağından eminim… karakola bir gidelim de!
Jones: Bunun bir havyar kaşığı olduğunu nereden mi biliyorum? Öğrenciyken lüks lokantaların birinde bulaşıkçılık yapmıştım! Ne günlerdi onlar!

İncele: Havyar Kaşığı
Jones: Tebrikler <İsim>! Bu havyar kaşığını işkence odasında kimin bıraktığını bulmak için bu parmak izlerini veri tabanıyla karşılaştıralım!

İncele: Parmak İzleri
Jones: Havyar kaşığındaki parmak izleri Jezabela’ya ait!
Jones: Haklısın <İsim>, söylediğinin aksine işkence odasına GİTMİŞ! Gidip onunla tekrar konuşalım!

Konuş: Jezabela
Jones: Jezab-- Sahibe Jezabela, bu kaşığı hatırladınız mı? Bunu işkence odasında bulduk, hani bize hiç gitmediğinizi söylediğiniz işkence odasında.
Jezabela: Aman tamam, o sözde işkence odasına gittim, ama bu birkaç yıl önceydi. Orayı bazı çok... özel... etkinliklerim için kiralamak istemiştim.
Jezabela: Havyar kaşığına gelince, elbette ki hatırlıyorum. Onu "Havyarın ölçüsü kaçtı" partilerinde kullanıyoruz!
Jezabela: Onlar benim en sevdiğim geceler, çünkü hayatta en sevdiğim iki şeyi bir araya getiriyor. Bunlardan biri de havyar.
Jones: Peki diğeri ne?
Jezabela: Bilmek istediğinizden emin misiniz?
Jones: ... Peki. Ayrıntıları bizimle paylaşmadığınız için teşekkürler, Sahibe Jezabela. <İsim>, sanırım alacağımızı aldık, değil mi?

İncele: 4. Parmak
Jones: Bu kavanozda saç bulmuş olduğuna inanamıyorum, eminim Grace bununla harikalar yaratacaktır!

Sonuçları al: Saç
Grace: İçinde dördüncü parmağın olduğu kavanozda bulduğunuz saçı analiz ettim.
Grace: Parmaklardan alınan tüylerle mikroskobik karşılaştırma yaptım, ama eşleşme olmadı. Bu da demek oluyor ki saç, katile ait!
Grace: Size ilk söyleyeceğim şey, katilin sarı saçlı olduğu.
Grace: Ama hepsi bu kadar değil. Bunu analiz etmek için gazlı kromatografi kullandım. İçinde yüksek dozda uyku hapı buldum.
Jones: Bu da demek oluyor ki katil, uyku hapı kullanıyor! Yaptığına bakılırsa hiç de şaşırmadım…

İncele: Paramparça Kapak
Jones: İşkence odasında bulduğun parçalanmış kitap kapağını mükemmel bir şekilde bir araya getirdin!
Jones: “İnsan Hamburgeri Teorisi”… Bu kitap birkaç ay önce olay yaratmıştı! İşkence ve yamyamlıkla ilgili, ayrıca bazı iğrenç bilgiler de var.
Jones: Bunu yazan antropolog Nelson Campbell, burada yazılanları pratiğe dökmediğini söyledi durdu. Gidip onunla biraz sohbet edelim!

Konuş: Nelson Campbell
Nelson Campbell: İnsanların, araştırmalarıma ilgi göstermesi beni hep mutlu etmiştir, <Rütbe> <İsim>. Tam olarak neyi bilmek istiyorsunuz?
Jones: Kitabınız, bir insanın işkence edilip öldürüldüğünden şüphelendiğimiz bir yerde bulundu. Kitabınızla ilgili tartışmaları düşününce de…
Nelson Campbell: “Tartışmalar” akıl alır gibi değil! Kitabım bana ün ve servet getirdi: Her yere davet ediliyorum, her gece havyar yiyorum… İnsanlar kıskanıyor!
Nelson Campbell: Çok satan bir kitap yazmak için insanlara işkence edip onları öldürmem gerekmiyor, <Rütbe>. Bu korkunç olayda parmağım olduğuna dair bir kanıtınız yoksa, sizden defolup gitmenizi istiyorum.

Sonuçları al: Çivili tabut
Nathan: İşkence odasında bulduğunuz çivili tabutu analiz ettim.
Jones: Yani bu şeyin adı bu mu?
Nathan: Seni bilgilendireyim Jones, çivili tabut geçmişte kullanılan bir işkence aletidir. Bir insanı içine kapattığında, kapının iç tarafında bulunan çiviler kişinin üzerine saplanır ve kanını emer.
Jones: Yani kasapların eti terbiye etmesi gibi diyorsun, öyle mi?
Nathan: Aynen öyle. Çivilerde, kurbanın kanıyla eşleşen bir kan buldum. Cinayet silahı kesinlikle bu çivili tabut!


Ramirez: <Rütbe> <İsim>! Ben de seni arıyordum.
Jones: Dur tahmin edeyim. Bir mektup daha geldi.
Ramirez: …Nasıl bildin? Al bakalım, <Rütbe> <İsim>, mektup sana gönderilmiş.

3. Bölüm


Samuel King: <Rütbe> <İsim>, duyduğuma göre yeni bir mektup almışsın!
Samuel King: Şimdiye kadar Steve Wood’a işkence edip öldüren o psikopatı yakalarsınız sanıyordum! Bu vakayı kim yönetiyor, siz mi katil mi?
Jones: Biz, şef! Bu mektupla her şeyi çözeceğiz, bundan eminim!
Jones: Bakalım… “Senin için fazla mı zekiyim? Kendimi bugün çok asil hissediyorum ve sana bir ipucu veriyorum; evsizler inine geri git. Acemi gözlerin çok kritik bir şeyi atlamış.”
Jones: “Acemi gözlerin” mi? Ne hakla seni böyle aşağılar, <İsim>! Çözdüğün bunca vaka varken!
Jones: Ama ona gününü göstereceksin, adım gibi eminim! Hadi doğruca evsizler inine gidelim!

İncele: Bozuk Araba
Jones: Not haklıymış, işte kurbanın beşinci parmağı! Elin tam hali sonunda elimizde! … Çak bir beşlik, <İsim>!
Jones: Özür dilerim, gülmemem gerekiyordu, sinirlerim bozuldu. N’olur… bana birkaç saniye ver, <İsim>.
Jones: Tamam, şimdi iyiyim. Demek paramparça bir kart buldun? Bunu bir araya getirmeliyiz!
Jones: Ayrıca elimizde hap da var, ama sahibinin adı okunmuyor. Buna da bir bakabilir misin, <İsim>?

İncele: Paramparça Kart
Jones: Evsizler ininde bulduğun kartvizit, Nelson Campbell’e ait! Galiba onunla tekrar konuşmalıyız.

Konuş: Nelson Campbell
Jones: Bay Campbell, kitabınızı kurbanın işkence gördüğü yerde bulduğumuz yetmedi, kurbanın öldürüldüğü evsizler ininde kartvizitinizi de bulduk!
Jones: Siz de kabul edersiniz ki bu biraz şüphe uyandırıyor…
Nelson Campbell: Siz hala orada mısınız? Evet bu kartı hatırlıyorum. Tüccarın birine vermiştim, sanırım adı McAlister’dı. Bakın, özel cep telefonumu el yazımla buraya yazdım, tam şurada.
Nelson Campbell: Kaliteden anlayan Bay McAlister, kitabımla yakından ilgilenmiş ve daha fazla bilgi edinmek istemişti.
Jones: Peki sizi aradı mı?
Nelson Campbell: Bilmiyorum. Ben çok meşgul bir adamım, birçok yerden davet alıyorum. Cep telefonumu her an açamayabiliyorum.


Jones: Nelson’a göre kartviziti suç mahallinde düşüren kişi Tyler.
Jones: Ayrıca adam işkenceyle ilgili kitaplarla ilgileniyor… Bildiğimiz iyi oldu! Onunla tekrar konuşmamız gerek!

Konuş: Tyler McAlister
Jones: Bay McAlister, işkenceyle ilgili kitaplardan hoşlandığınızı bilmiyorduk…
Tyler McAlister: Umursadığım söylenemez. Tesadüf bu ya, çalıştığım şirket Bay Campbell’in portföyünü yönetiyor. Sizin de bildiğiniz gibi adam o kitaptan bir servet kazandı.
Tyler McAlister: Kız kardeşim de onun bir hayranı olduğu için, yazarla tanışmasına ön ayak olabilirim diye düşündüm.
Jones: Peki Nelson’ın size verdiği kartviziti suç mahallinde bulmamıza ne diyeceksiniz?
Tyler McAlister: Şunu diyeceğim: Belli ki onu cebimden düşürmüşüm. Bu yolu sık kullanırım. Serseriler tehlikeli bir şey yapamayacak kadar sarhoş olurlar, ayrıca spor kulübüme giden yolu da bayağı kısaltıyor.


Jones: Demek Harper McAlister da o kitabı okumuş. Kızın ne kadar dengesiz olduğunu düşünürsek, bunun pek iyiye işaret olduğu söylenemez!
Jones: Ne olursa olsun ikisi de gitgide şüpheli duruma düşüyor! <İsim>, yaşadıkları çatı katına bir kez daha bakmamız gerek!

İncele: Kanepe
Jones: Kirli bir bardak. Bu soruşturmanın SADECE kesik ceset parçalarından oluşmadığını görmek rahatlatıcı! Bunu hemen laboratuvara gönderelim!

İncele: Uyku Hapları
Jones: Uzman şifre çözme yeteneklerin sayesinde, evsizler ininde bulduğun hapların artık kime ait olduğunu biliyoruz… Adams.
Jones: Haklısın, <İsim>, bu Lennie’nin soyadı!
Jones: Biliyor musun… Lennie hapisten daha yeni çıktı. Kurban da demir parmaklıkların ardında epey vakit geçirmiş. Bu ikisinin orada tanışmış olma olasılığı nedir sence?
Jones: Haklısın, uyku haplarıyla birlikte bunu da birleştirince, Lennie ile tekrar konuşmamız gerektiği ortaya çıkıyor!

Konuş: Lennie Adams
Jones: Bay Adams, evsizler ininde içi hap dolu şişenizi bulduk. Ne kadar zamandır uyku hapı kullanıyorsunuz?
Lennie Adams: İçeriden çıktığımdan beri rahat uyuyamıyorum. Garip, değil mi? Mahkûmların bütün gece uzun uzun çığlık atmalarını özleyeceğimi sanmazdım.
Jones: Hapishaneden bahsetmişken… Hapiste geçirdiğiniz süre boyunca Steve Wood isimli biriyle tanıştınız mı?
Lennie Adams: Tabii ya! O şerefsiz benim hücre arkadaşımdı. Sırf kendi cezasını kısaltmak için ilaç trafiğime çomak soktu!
Lennie Adams: Bu demek değil ki onu ben öldürdüm, yanlış anlamayın! Steve’i zımbalamak isteseydim bunu hapishanede yapardım zaten, çıktığım zaman değil!

Sonuçları al: Bardak
Grace: Çatı katında bulduğunuz kirli bardak, ikide bir getirdiğiniz parmaklardan sonra çok iyi geldi, önce bunu diyeyim.
Grace: Camın içinde bulunan kristalleri incelemek için kırınım yöntemini kullandım ve turnayı gözünden vurdum: Kristaller, uyku haplarının yapımında kullanılan aktif maddeleri içeriyor!
Jones: Uyku hapları mı? Harper’ın da bu haplardan kullandığına kalıbımı basarım! Gidip ona soralım!

Konuş: Harper McAlister
Jones: Harper, uyku hapı kullanıyor musun?
Harper McAlister: Arada bir birkaç tane alıyorum. Hastanedeki beyinsiz psikiyatrist, “geceleri beni rahatlatır” diye reçeteme yazdırmıştı.
Harper McAlister: Beni neden “dengesiz” olarak sınıflandırdıklarını bir türlü anlayamayacağım. Sırf balkonda çıplak durduğum ve yatmadan önce çığlık attığım için olamaz.
Harper McAlister: Aman TAMAM, bir keresinde de çatalı kuzenimin eline batırmıştım, ama o da ne zamandır kaşınıyordu!
Harper McAlister: Kardeşim de arada bir kullanıyor, biliyor musunuz? Niye bilmiyorum, çığlık atmak ya da bir şeylere vurmak istediğini sanmıyorum… Belki onu mutlu ediyordur!


Ramirez: <Rütbe> <İsim>, sana --
Jones: Uzatma, zarfı ver, Ramirez.
Jones: Bu seferki ne diyor: “Zavallı polis arkadaşların çok zorlanıyorlar. Benim de böyle arkadaşlarım olsaydı, şu anda kalbim parça parça olurdu.” …
Jones: … “İyi niyetimin bir göstergesi olarak sana küçük bir hediye aldım. İşkence odasında seni bekliyor.”
Jones: Bir… hediye mi? O hediyenin ne olduğunu görmek istediğimi sanmıyorum, <İsim>…
Ramirez: Bazen sahaya inmediğim için kendimi şanslı sayıyorum. Benim de ödüm kopardı!
Jones: Ödü kopmak mı? Kimsenin ödünün koptuğu yok! Hadi işkence odasına gidelim, <İsim>!

İncele: Ürkütücü Bodrum
Jones: <İsim>, bu, kurbanın cesedi olmalı!
Jones: Bir saniye… bu da demek oluyor ki katil cesedi getirmek için buraya gelmiş! Ne cesaret!
Jones: Bunca şeyden sonra bir de otopsi raporunu beklemek zorunda olduğumuza inanamıyorum! Bunu Nathan’a ne kadar hızlı gönderirsek o kadar iyi!

Otopsi: Kurbanın cesedi
Nathan: Sonunda bana bir ceset getirebildiniz! Artık göremeyeceğim diye düşünüyordum.
Jones: Biz de öyle! Neler olduğunu öğrenmek için can atıyorum! Her şeyi anlat!
Nathan: Bildiğiniz gibi sol elindeki bütün parmaklar kesilmişi ama eksik olan şey yalnız bu değil! Karaciğeri de sökülüp alınmış!
Jones: <İsim>, kendimi iyi hissetmiyorum…
Nathan: Şimdi söyleyeceklerim seni neşelendirir: Kurbanın bileğinde bazı liflere rastladım. Katil, kurbanın ellerini bağlamış ama bunu alelade bir iple değil, ipek kravatla yapmış.
Jones: Bu da demek oluyor ki psikopat kravat takıyor! Teşekkürler, Nathan!


Jones: <İsim>, bu zorlu yapbozun bütün parçalarını bir araya getirmeyi başardın! Kaybedecek tek bir saniyemiz bile yok. Derhal bu sadisti hapse atalım!

Katili tutukla.
Jones: Tyler dairesinde yoktu, burada olmalı! Ama ben bir şey göremiyorum!
Jones: <İsim>, ışıkları yakar mısın, lütfen?
Tyler McAlister: BÖÖÖÖÖ!
Jones: AAAAAA!!!
Jones: Ödümü patlattın! Çabuk ol, <İsim>, kelepçeleri tak!
Jones: Bay McAlister, Steve Wood’a işkence edip öldürmekten tutuklusunuz!
Tyler McAlister: Beni yakalaman epey zamanını aldı, <Rütbe> <İsim>! Ama hem cinayet hem de bu küçük oyunumuz tam tahmin ettiğim gibi nefes kesiciydi!
Tyler McAlister: Kimsenin arayıp sormayacağı bir serseriyi seçmek dâhiyane bir fikirdi, değil mi? Ona yardım edeceğim konusunda onu ikna etmem yetti. Çok kolay oldu.
Jones: Sen… kafayı yemişsin. Ne yaptın adamın karaciğerine?
Tyler McAlister: Hehe, tahmin edin bakalım… Havyarın lezzetini arttırmada insan karaciğeri birebirdir…
Jones: Aman Tanrım! Manyak herif karaciğeri YEMİŞ! Lütfen <İsim>, al götür onu buradan!


Yargıç Hall: İnsanlığın yapabileceği her türlü sapkınlığı gördüğümü sanırdım, ama siz Bay McAlister, Steve Wood cinayetiyle bu mahkemeyi dehşete düşürmeyi başardınız.
Tyler McAlister: Sizin de çok hoşunuza gitti mi? Sonunda bir şey HİSSEDEBİLDİM, en ağır ilaçların bile bana veremediği bir şeyi verdi: Hayatımın en büyük heyecanı.
Harper McAlister: Zavallı abim, senin canavar olduğunu düşünüyorlar, ama nasıl hissettiğini biliyorum. Seni asla yıkamayacaklar. Bizi asla yıkamayacaklar!
Jones: Ortada yıkılacak bir şey kalmadığı içindir…
Yargıç Hall: Yeter! Bay McAlister, Steve Wood’u işkence edip öldürdüğünüz için mahkeme sizi, şartlı tahliyesiz olmak üzere müebbet hapisle cezalandırdı.


Jones: Tebrikler <İsim>, bu vaka bittiği için mutluyum. O adam kanımı dondurdu benim!
Jones: Seni bilmem ama, insanların bize gönderdiği hediyeleri açmaya pek gönlüm yok artık!

Ek Soruşturma


Samuel King: <Rütbe> <İsim>, hiçbir vakanın senin yeteneğinde biri için zor ya da travmatik olmadığını kanıtladın. Bir kez daha harika bir iş başardın!
Samuel King: Şimdi Bayan McAlister’ın yanına gidip onu yoklamanı istiyorum. Biliyorum kız bayağı dengesiz, üstelik kardeşi de hapiste… o yüzden olay çıkmasını engelleyelim.
Samuel King: Evsizler ininde yaşayan Lennie Adams’a gelince… Eski hücre arkadaşının ölümünün ona farklı fikirler vermediğinden emin ol, tamam mı?
Jones: Anlaşıldı, şef! <İsim>, hemen gidiyoruz!


Jones: <İsim>, bir de işkence odasına uğrayalım mı? Jezabela, orasını kulübü için satın aldı ve bir şey konusunda benden yardım istiyor.

Konuş: Lennie Adams
Lennie Adams: Bakın, o fare öldü diye üzülmüş numarası yapmayacağım, ama artık başım derde girsin istemiyorum! Hayatımı düzene sokmak istiyorum!
Lennie Adams: Keşke dedemin saatini kaybetmeseydim. Onu bozdurur, ehliyete yazılır, ikinci el bir araba alıp bu lanet şehirden kaçıp giderdim!
Jones: Belki… <Rütbe> <İsim> sana bu konuda yardım edebilir. Saatin nasıl bir şeydi?
Lennie Adams: Eski bir koleksiyoner saatiydi, Balgari SN-7. Şimdiye kadar çoktan çalınmıştır. Burada değerli şeyler pek uzun süre kalmaz.
Jones: <Rütbe> <İsim> kadar yetenekli ve şanslı bir polis memurunu hafife alma, Lennie. Sen bizi burada bekle, biz etrafı kolaçan edip geleceğiz.

İncele: Berduş Sığınağı
(İncelemeden sonra)
Jones: Başka bir toprak yığını daha! Buradaki insanlar çukur kazmaya pek düşkün!
Jones: İçine bakmak istiyor musun? Beni çok etkiliyorsun. Nereye olursa olsun, daima elini atmaya hazırsın.

İncele: Toprak Yığını
Jones: Ben de, şey… Baktığın ilk yerde bir saat buldun!
Jones: Şimdi bunu Balgari SN-7 ile karşılaştırıp bu saatin, başkasının değil de Lennie’nin bize söylediği saat olup olmadığını kontrol edelim.

İncele: Altın Saat
Jones: Hiç şüphe yok ki; evsizler ininde bulduğun saat, Lennie’nin bize söylediği modelle eşleşiyor.
Jones: Şimdi bunu ona geri götürme zamanı!

Konuş: Lennie Adams’a altın saatini geri ver
Jones: Bay Adams, size iyi haberlerimiz var! <Rütbe> <İsim> büyükbabanızın saatini buldu!
Lennie Adams: Sahi mi? Onu bir daha hiç göremeyeceğimi sanıyordum! Teşekkürler, <Rütbe> <İsim>. Gerçekten bana bir iyilik yaptın, daha önce kimsenin yapmadığı bir iyilik… Belki de, nihayet, tünelin sonunda bir ışık vardır…
Jones: Belki de... İyi şanslar, Lennie, bu parayı iyi kullan!

Konuş: Harper McAlister
Jones: Merhaba Harper. Bugün nasılsın?
Harper McAlister: Kapıyı kilitledim mi? Köpeğe mamasını verdim mi? Köpeğim var mı ki benim?
Jones: Galiba sorumun yanıtını aldım. Harper, bugün haplarını aldın mı?
Harper McAlister: Haplar… haplar… haklısın! Haplarım nerede benim? Haplarımı aldım mı?
Jones: Anladım, <İsim>, kıza haplarını bulmada yardım etsek iyi olacak. Beni ürkütüyor. Hadi çatı katını arayalım!

İncele: Oturma Odası
Jones: Harika! Hap şişesini buldun.
Jones: Çok haklısın, bu hapların Harper’ın ihtiyacı olan haplar olduğundan emin olmamız gerek. Bunlardan bir örnek alalım!

İncele: İlaç Şişesi
Jones: Mükemmel! Şimdi bu hapları Grace’e götürelim, o bize bunların ne işe yaradığını söyler!
Jones: Ben de burada kalıp Harper’a göz kulak olsam iyi olur. Sen de… çabuk ol, tamam mı?

Sonuçları al: Haplar
Grace: Tamamdır, <İsim>, endişe etmene gerek yok. Harper’ın çatı katı evinde bulduğun haplar kaygı giderici ilaçlar. Daha açık olmak gerekirse Lunax.
Grace: Bunları Bayan McAlister’a güvenle verebilirsin, ama tek defada birden fazla almamasına dikkat et! Bunlar, piyasada bulunan en güçlü kaygı giderici ilaçlar!

Konuş: Harper McAlister’a haplarını geri ver
Harper McAlister: Hadiiii Müfettiş Jones, uslu bir çocuk ol da beni bağla. Çok eğleneceğiz, göreceksin!
Jones: Bak, Harper! <Rütbe> <İsim>, haplarınla birlikte geldi! O kadar mutluyum ki!
Harper McAlister: Haplarım! Sevimli haplarım, teşekkür ederim!
Jones: Bir tane at ağzına. Şimdi nasıl hissediyorsun?
Harper McAlister: Bir şey hissetmiyorum şu anda. Ama açım! Sen de aç mısın, <Rütbe> <İsim>? Koca bir ineği yiyebilirim şu anda!
Jones: Şimdi sen deyince benim de karnım acıktı. Ne dersin, <İsim>, hamburger yemeye gidelim mi?

Konuş: Jezabela
Jezabela: Müfettiş Jones! Sizi tekrar göreceğimi biliyordum.
Jones: Bizi SİZ aradınız zaten. Nedir bu acil olan mesele?
Jezabela: Dün burada özel bir açılış partisi düzenledim. Bu sabah ise, Vlad III’ün paha biçilmez taş baskı tablosunun kaybolduğunu fark ettim!
Jezabela: Hala burada bir yerlerde olabilir, ama… Bir şeyleri bulmakta hiç iyi değilimdir… Bir iyilik yapıp bana yardım eder misiniz?
Jones: Jezabela, biz polisiz, senin kişisel kayıp büron değiliz!
Jezabela: Yapma, Jones. Seni daha ziyade… yardımsever biri olarak tanımıştım. Hatırlıyor musun bir kere…
Jones: Ama bu seferlik bir istisna yapabiliriz! <İsim>, hadi şu taş baskıyı arayalım!

İncele: Ürkütücü Bodrum
(İncelemeden sonra)
Jones: Sorun şu ki bu baskı paramparça olmuş, ama gerçekten bir sanat eseri, haklısın. Ama kim böyle bir şeyi Jezabela gibi bir kadına yapmaya cesaret edebilir ki?
Jones: Bu işlerde uzman olduğunu biliyorum, ama dikkatli ol <İsim>. Bu gerçekten o taş baskıysa, hasar vermememiz gerek.

İncele: Paramparça Tablo
Jones: Nasıl yaptın bunu? Yırtıkları da göremiyorum, taş baskı yepyeni olmuş!
Jones: Hadi gidip bunu Jezabela’ya geri verelim, sonra da gidelim. Burası hala benim tüylerimi diken diken ediyor!

Konuş: Jezabela’ya taş baskısını geri ver
Jones: Al bakalım, Jezabela. <Rütbe> <İsim>, taş baskını buldu.
Jezabela: Gördün mü? Senin mantıklı olduğunu biliyordum. Emirlere çok iyi uyuyorsun, Jones…
Jones: …
Jezabela: Durun biraz! Kendime bir teşekkür bile etmedi dedirtmem. <Rütbe> <İsim>, bu gönülden yardımın için teşekkür ederim. Ödül olarak lütfen bu kıyafetleri kabul et.

Advertisement