Criminal Case Wiki
Advertisement
Vaka Diyaloglar

Andrea Marquez: Merhaba <Rütbe> <İsim>, Pasifik Koyu'na bu kadar çabuk alıştığını gördüğüme o kadar çok seviniyorum ki... Üstelikte harika bir iş çıkartıyorsun!
Andrea: Bu gece Frank ile devriyeye çıkıyorsun... Bunu ceza olarak algılama sakın.
Frank Knight: Tamam mıdır <İsim>? Aslına bakarsan seninle partner olduğum için içim rahatladı. Yine Amy'ye kalacağım diye tırsıyordum.
Andrea: Bence asıl rahatlaması gereken Amy. Umarım bu gece fazla bir şey olmaz, sadece Frank'in bir yerlerde sızıp kalmasına mani ol: horlamasıyla yeri göğü inletir vallaha.
Andrea: Her neyse, kontrolü size bırakıyorum. Haydi iyi geceler.
Frank: Pekala <İsim>, biraz yürüyüşe ne dersin? Bu saatte plajda in cin top oynar, tamda istediğim gibi.

-Plajda...-
Frank: Böyle sessiz gecelerde bazen düşünüyorum da, belki Pasifik Koyu'nda halen iyi bir şeyler kalmıştır.
Frank: Şuraya baksana, şenlik ateşi yanıyor. Zannımca yaz sonu partisi falan düzenleniyor olmalı.
Frank: N'oldu <İsim>? Şu ateşin oradaki kızda ters bir şeyler mi var dedin?
Frank: Hey sen, ateşin oradaki!
Frank: Kız cevap vermedi,sanırsam kafayı çekmiş. Neyse, bence onları kendi hallerine bırakalım <İsim>, sonuçta çocuk bakıcısı değiliz...
Frank: Bekle,<İsim>, nereye gidiyorsun?!

1. Bölüm

İncele: Plaj.
Frank: Nasıl lan--?! Yazın ortasında, Allah'ın Pasifik Koyunda... Bu kız nasıl olmuş ta bildiğin insan şekerine dönüşmüş?!
Frank: Doğru dedin <İsim>, bu buz gibi bakışlar Becky Walden'a ait! Şu kıza kaç kere dedik beladan uzak dur diye: görüldüğü üzere bizi kaale almamış...
Frank: Haklısın <İsim>, işe Becky'nin cesedini otopsiye göndererek başlayalım. Roxie şimdi kesin dışarıda parti yapıyordur, ama geri dönmesi gerekecek.
Frank: Becky'nin telefonunu mu buldun? Doğru dedin: bu, belki bu çılgınlığa bir nebze ışık tutabilir, tabii bunu açabilecek yeteneğe sahipsen.
Frank: Peki ya şu zıpkın? Eğer soruşturmamız ile alakası olduğunu düşünüyorsan, bu eziği iz için tozlayıp kime ait olduğunu bulmamız gerekecek!

Otopsi: Kurbanın Cesedi.
Roxie: Tiki Shack yıkılıyordu ama bu çok daha süper! Kurban, sıvı azot dediğimiz bir şey sayesinde buz gibi donmuş.
Roxie: Sıvı azot bombadır! Dokunduğu herhangi bir nesneyi anında dondurur!
Roxie: Kurbanın kanını analiz ettiğimde vücudunda inanılmaz bir oranda alkol tespit ettim. Bu da demek oluyor ki kız harika bir vakit geçirmiş!... TAbii öldüğü ana kadar.
Roxie: Cesede gelince, bazı parçalar kopmuş ve buna neden olan şeyi bir duysanız inanamazsınız! Görünüşe göre katil, ses dalgaları meydana getirecek şekilde yüksek sesle müzik dinliyormuş!
Roxie: Ses dalgaları, vücudun her yerine dolarak binlerce şok yaratmış. Sanki tek seferde binlerce çekiçle içeriden dışarıya vuruluyormuş gibi!
Roxie: Vücuttaki bu çatlaklar müzik defteri işlevi görmüş ve ses dalgaların ritmini emmiş: *Dıp Tıs Dıp Tıs*. Buradan da katilin elektronik müzik dinlediği ortaya çıkıyor!
Frank: Bu anlattıkların bilim kurguya benziyor. Ama katili yakalamamızda bize yardım edecekse, kabul ediyoruz!

İncele: Kurbanın Telefonu.
Frank: Sana telefonlara fısıldayan adam demek lazım <İsim>! Kurbanın telefonunu açtığına göre, bunu laboratuvara göndermeye ne dersin?

Analiz et: Kurbanın Telefonu.
Hannah: Nasıl gidiyor <İsim>? Kurbanın telefonunu kontrol ettim ve görünürde bir sebep olmamasına rağmen aşırı ısınmış olduğunu tespit ettim!
Hannah: Bu yüzden biraz daha araştırma yaptım ve aşırı ısınmanın telefonda gizlice çalışan bir programdan kaynaklandığını fark ettim. Bir casus yazılım!
Frank: Peki bu casus yazılımın amacı ne?
Hannah: Tahmin et bakalım, Frank: Bu casus yazılım bir GPS cihazının, Becky'nin attığı her adımı takip etmesini sağlıyormuş!
Hannah: Kurbanın telefonunu takip eden GPS cihazının yerini belirlemeye çalıştım. Ancak, herhalde artık gerek olmadığı için kapatılmış...
Hannah: Ama bu bilgi, GPS cihazının sahibinin katil olduğunu kanıtlıyor! Bu sayede onu yakalamaya bir adım daha yaklaşmış oldun, <İsim>!
Frank: Demek katil GPS cihazı kullanıyor, öyle mi? Gördün mü <İsim>, işte teknolojiye bu yüzden güvenmiyorum!

İncele: Zıpkın.
Frank: İyi iş çıkardın <İsim>. Zıpkından parmak izi çıkardığına göre, bunu veri tabanında aramaya ne dersin? Bana uyar vallaha.

İncele: Parmak İzleri.
Frank: Temiz işti <İsim>. Bu zıpkını kurbanın cesedinin yakınında buldun ve üzerindeki parmak izleri de Roger Strout'a ait.
Frank: Doğru, Roger şu dalgıç vakasındaki şüphelilerden biriydi. Anlaşılan ikinci bir el için geri döndü.
Frank: Daha önce zıpkın ve donmuş bir kız ile ilgili bir uyku masalı duymuş muydun <İsim>? Bende duymadım, o zaman şu Roger'ı uykusundan uyandırıp anlattıralım diyorum.

Roger ile zıpkını hakkında konuş.
Frank: Roger Strout, sana bir soru: <Rütbe> <İsim>, Becky Walden'ın öldürüldüğü yerde senin zıpkınını buldu. Buna nasıl bir açıklama getireceksin acaba?
Roger: Becky öldü mü?!
Roger: Bakın, iskelede evcil ahtapotum ile yürüyordum...
Frank: Evcil ahtapotun mu?
Roger: Niye şaşırdınız? Turistlere göstermek için özel bir kabın içindeydi. Malum, iş için harika bir şey.
Roger: Her neyse, sonra o kız, içinde ahtapotumun bulunduğu kabı çalıp kaçmaya çalıştı! Onu yakalamayı denedim ama başaramadım!
Frank: Öyle mi? Peki nasıl oldu da SENİN zıpkınını KIZIN cesedinin yakınında bulduk acaba?!
Roger: Plaja vardığımda onu hiçbir yerde bulamadım. Zıpkınımı da o sırada orada unuttum!
Frank: Bu iş burada bitmedi Roger. Bir daha ki ne yalan söyleyeceksen eğer, daha inandırıcı bir şeyler bul. Cidden rezil ötesi.
(Roger ile konuştuktan sonra)
Frank: Haklısın <İsim>, Roger cidden çok kötü bir yalancı, ama en azından Becky'nin bu gece iskeleye gittiğini öğrenmiş olduk.
Frank: İyi fikir <İsim>, hadi gidip orayı yoklayalım. Belki yolda yemek falan da yeriz... yada en azından bir şeyler içeriz!

İncele: İskele.
Frank: Arh, şu fosforlu ışıklar baş ağrıma hiç yardım etmiyorlar. Bir şeyler bulabildin mi <İsim>? Parçalanmış bir tişört ile hediyelik eşya dükkanından bir alışveriş sepeti mi?
Frank: Hiç alışveriş sepetinin içini aramak istemiyorum. İnsanlar üzerimdeki Havai tişörtüyle beni basit bir turist sanabilirler...
Frank: Bir de şu tişörtü geri dikmemiz gerektiğini mi gözlüyorsun? "Dikmemiz" derken "senin" dikmenden bahsediyorum <İsim>: Bu konularda bildiğin umutsuz vakayımdır.

İncele: Alışveriş Sepeti.
Frank: Kova ve küreklerin arasında kanlı bir kılıcın ne işi olur ki? Doğru dedin <İsim>, iyisi mi bundan bir örnek almak.

İncele: Kanlı Kılıç.
Frank: Güzel, hadi şimdi şu kılıçtan aldığın kan örneğini laboratuvara gönderelim. Bunun soruşturmamızda ki rolünü cidden çok merak ediyorum.

Analiz et: Kan.
Yann: N'aber <İsim>, gece vardiyasında çalışmayı sende seviyor musun? Her şey çok sakin, sanki kutsal bir tapınakta çalışmak gibi.
Frank: Yann, Dalai Lama moduna bürünmeden önce, kanla ilgili olarak bize neler söyleyebilisin? <İsim> bu kanı şu kılıçtan aldı.
Yann: Kana mide suyu karışmış. Bununda tek bir anlamı var: bu kılıç yutulmuş ve yutan kişinin midesi içeriden kesilmiş.
Frank: Hangi aptal bir kılıcı yutmaya çalışır ki?!
Yann: Bu kan, Lenny Spitfire'a ait. Şu sokak göstericisi: <İsim> daha önce onunla ilgilenmişti. Kılıç yutma, şovunun bir parçası ancak işler bu sefer hiçte umduğu gibi gitmemiş.
Frank: Haklısın <İsim>, Lenny kurbanla birlikte iskelede olduğuna göre, mutlaka bir şeyler görmüştür. Ne dersin, gidip şu palyaçoyu sorgulayalım mı?

Lenny'ye kurbanı sor.
Lenny: Ejderhaların soyunun tükendiğini mi düşünüyorsunuz? Pekala, o zaman şimdi bir kere daha düşünün... ATEŞ!!!
Frank: Şu ateşi uzak tut benden! <Rütbe> <İsim> sana Becky Walden hakkında bir kaç soru sormak istiyor...
Lenny: AAAAHHH! Ondan nefret ediyorum! Bu gece, tam da kılıcımı yutarken o kız benim dikkatimi dağıttı. Onun yüzünden kendimi kestim!
Frank: İyi de zaten kılıç yutarak hatayı ilk başta sen yapıyorsun...
Lenny: Anlamıyorsunuz! O hep buradaydı, sürekli beni rezil etmeye uğraşırdı!
Lenny: O kız buzdu, ben ise ateş: belki de beni o yüzden sevmiyordu. Ama ateşin HER ZAMAN kazandığını bilmesi gerekiyordu!

İncele: Parçalanmış Tişört.
Frank: Şu parçalanmış kumaşları onarmakta gayet iyisin <İsim>... Bir gün gelip benim çoraplarımı da dikiversene hele?
Frank: Doğru <İsim>, iğrenç bir espriydi... Haha, bazen cidden saçmalayabiliyorum...
Frank: Şu birleştirdiğin tişörtün üzerinde Becky'nin resmi var... Peki şu yanındaki sırıtan hıyarda kimin nesi <İsim>?
Frank: Şu köpekbalığı saldırısı vakasında karşılaştığın bir cankurtanan olan Zack Taylor'mı diyorsun? Doğru dedin, hadi şunun yanına gidelim de o suratındaki sırıtışı bir solduralım!

Zack ile kurban ile olan arkadaşlığı hakkında konuş.
Zack: Vuuhuuu <Rütbe> <İsim>! Gel sende partiye katıl! Ortalık yıkılıyooo!
Frank: Coşkunu azalt biraz evlat, cidden sinir bozucu. <Rütbe> <İsim>, üzerinde senin ve Becky Walden'ın olduğu sevimsiz bir tişört buldu ve kız öldürüldüğü içinde, sana sormak istediğimiz bir kaç soru var.
Zack: Aman Allah'ım, Becky öldürüldü mü?! Ama bu imkansız, bir kaç saat önce onunla iskelede takılıyorduk!
Frank: Nedense senin gibi popüler bir adamın onun gibi sersem bir kızla arkadaş olduğuna inanmakta zorluk çekiyoruz.
Zack: O kız hep yalnız takılırdı ve bende onun için üzülürdüm haliylen, çünkü herkes ondan nefret ederdi. Bende onu biraz neşelendirmek istedim: ki bu konuda gayet iyiyimdir.
Zack: Üzülerek söylüyorum ki, pekte özleyeninin olacağını sanmıyorum. Ih, asla o şekilde ölmek istemezdim; yalnız ve sevensiz.
Frank: Bak sana bir tavsiye, evlat: Eğer yalnız ve sevensiz ölmek istemiyorsan, önce o lanet olası tişörtü bir üzerine giy!

Daha sonra karakolda...
Frank: Sakin bir gece için biraz fazla hareketli değil mi <İsim>? Herkesin nefret ettiği bir kız, yazın ortasında, plajda donarak ölüyor...
Frank: Bakalım <İsim>, biliyoruz ki Becky, öldürülmeden önce çılgın, sarhoş bir gece geçiriyormuş.
Frank: Belki Roger'ın ahtapotunu çalmak istemesi de sarhoşluğundandır.
Frank: Ayrıca sırf komiklik olsun diye gösterilerini batırdığı için Lenny'nin de kızdan ölümüne nefret ettiğini biliyoruz.
Frank: Tabii bir de onunla arkadaş olan Zack var. Fakat onun gibi herifler asla "babasının hayrına" iyilik yapmazlar, o yüzden mutlaka bir şeylerin peşinde olmalı.
Frank: Hah, sencede şu anki şüphelilerimizin üçününde daha önceki vakalarda görülmüş olmaları sana da garip gelmiyor mu? İhtimaller hiç hoşuma gitmiyor.
Frank: Doğru diyorsun <İsim>, eğer bütün bunları anlamak istiyorsak, Becky'nin ayak izlerini takip edip çılgın gecesine nerede başladığını bulmamız lazım.
Andrea: Sanırsam ben, Becky'nin ölümcül gecesinde nereye gittiğini biliyorum! Minik Denizkızı kulübünden bir şikayet dilekçesi geldi.
Andrea: Dediklerine göre Becky'nin profiline gayet iyi uyan bir müşteri, 1005 dolarlık bir harcama yapmış ve fiyatını bile ödemeden çıkıp gitmiş!
Frank: Vıyy, 1005 dolar mı? Becky o kulüpte ne halt yedi ki?!

2. Bölüm


Andrea: Frank, Becky'nin çılgın gecesinde nereye gittiğini bulmak parolasıyla bütün gece kulüplerinin altını üstüne getirmeden önce...
Andrea: ...Müsaade ette <İsim>'e Becky'nin dün gece Minik Denizkızı kulübüne gittiğini söyleyeyim. Dediklerine göre Becky'nin profiline gayet iyi uyan bir müşteri, 1005 dolarlık bir harcama yapmış ve fiyatını bile ödemeden çıkıp gitmiş.
Frank: Doğru diyorsun <İsim>, Becky'nin bu gece plajda donarak öldüğünü biliyoruz, o zaman bütün bunların nasıl başladığını da bulmamız lazım!

İncele: Gece Kulübü.
Frank: Şu buz kovasını almakla iyi ettin <İsim>. Ben bir iki yudum viski alsam... Ah, içini mi aramak istiyorsun?
Frank: Dur tahmin edeyim, o parçalanmış afişi de onarmak istiyorsun, değil mi? İş dışında düşündüğün başka bir şey var mı <İsim>?
Frank: Doğru, katilin kurbanımızın attığı her adımdan haberinin olması için GPS cihazı kullandığını biliyoruz.
Frank: O zaman buna bir göz atmak gayet mantıklı. Ve tabii ki de kilitli...
Frank: Bunu sen hallediver <İsim>, Ekeltronik Cihazlar öfke kontrolüme hiç iyi gelmiyor: Sinirden hepsini kırıp atıyorum.

İncele: Parçalanmış Afiş.
Frank: Şahsen yapbozlara karşı hiç sabrım yoktur, ama senin bunları seviyor olmandan gayet memnunum <İsim>. Demek bir afiş toparladın.
Frank: Bu afiş "Buz Ve Ateş" adlı etkinliğe ait ve düzenleyen de Derek Stone!
Frank: Heh, bu herif kendisini Okyanus Kıyısının ağa babası falan sanıyor herhalde! Kendisi ikinci kez bir cinayet soruşturmada şüpheli konumuna düştü <İsim>!
Frank: Haklısın <İsim>, afişte gecenin elektronik bir gece olduğu yazıyor. Düzenleyen de Derek ise, onunda elektronik müzik dinlediğinden emin olabiliriz!
Frank: Arkandayım <İsim>: Kurbanımız Derek'in kulüp etkinliğine katıldığına göre, gidip şu zırtapozu sorgulayabiliriz!

Derek'e kulüp etkinliğini sor.
Derek: Yo, malımdan bir fırt çekmek ister misin, baboş? Bu ot o kadar iyi ki, yasaklanması gerekiyor!
Frank: Aman ne komik, Derek. <Rütbe> <İsim>, gece senin Minik Denizkızında ki etkinliğine katılan bir kızın cinayetini araştırıyor.
Derek: Hee, bilmiyor muydun? Benim partilerim adamı öldürür! Size bir sonraki partim için VIP bilet vereyim isterseniz: adı GPS partisi, burada beğendiğiniz kızları takip edebiliyorsunuz!
Frank: Senin döküntü gecelerinde işimiz olmaz bizim! Bu gece bir kız öldürüldü ve ben sana sağlam bir morluk vermeden sen <Rütbe> <İsim>'in sorularına cevap versen iyi edersin!
Derek: Gerçekçi düşün biraz, birader. Burası Okyanus Kıyısı. Burada hızlı yaşar, ölene kadar dağıtırız. Buna sanat derler, ve anlaşıldığı üzere bazıları bunu kaldıramıyorlar. Fakat bunun sorumlusu ben değilim.

İncele: Kilitli GPS Cihazı.
Frank: Gördün mü, işte bu yüzden elektronik cihazlara güvenmiyorum: çünkü şifrelerini çok kolay kırabiliyorsun... yoksa bu sırf sana has bir özellik mi, <İsim>? Doğru, bu GPS cihazını bir an önce laboratuvara göndermeliyiz.

Analiz et GPS Cihazı.
Hannah: Minik Denizkızı kulübünde bulduğun GPS cihazını analiz ettim, <İsim>. Görünüşe göre kurbanın cep telefonunun konumu cihaza programlanmış!
Hannah: Katilin bir GPS cihazı kullandığını bildiğimize göre, cu cihaz da ona ait olmalı!
Hannah: Katil pasaklının biri olduğu için size daha fazla bilgi veremiyorum. GPS'in üzerine bir çeşit madde döküldüğünden cihaz bozulmuş.
Frank: Peki bu madde neyin nesi? Bize bunun hakkında neler söyleyebilirsin?
Hannah: Ben biyolojiden sınıfta kalmıştım, Frank. Gökyüzünün neden mavi olduğunu veya bu kadar içtikten sonra nasıl halen ayakta kalabildiğini bile açıklayamam...
Frank: Anladık tamam, maddenin bir örneğini ver hiç olmazsa. <İsim>, Hannah kafamı şişirmeden bu maddeyi veri tabanına ekleyebilir misin?

İncele: Bilinmeyen Partikül.
Frank: Sağlam işti <İsim>, katilin GPS cihazının üzerindeki molekülün ne olduğunu saptayabildin. Ve bu bir kokteyle aitmiş...
Roxie: Aman Yarabbim, bu en sevdiğim ikinci kokteyl! Buna "Donma Noktası" derler. Bana sorarsanız, bu tam bir bombadır! Sıvı azot ile yapılıyor!
Frank: Yani kurbanımızı öldüren şeyden. Hah, iyisi mi ben bildiğimiz viski ile idare edeyim...
Roxie: Çılgın görüşleri olan bir katil, "Donma Noktası" kokteyllerinden içiyor ve elektronik müzik dinliyor. Tamda benim hayalimdeki tip...
Roxie: Öhö, şey, tabii adam öldürmesini saymazsak.

İncele: Buz Kovası.
Frank: Buz kovasının içinde 1005 dolarlık bir fiş mi buldun <İsim>? Amir, Becky'nin tam da bu miktarda para harcadığını söylemişti, o zaman bu ona ait olmalı!
Frank: Ayriyetten üzerine bir şeyler çizilmiş, tabii sudan ötürü solmuş. Sanırsam buraı çıkmaz sokak... Ha, sen bunu onarırım dersen o ayrı tabii.

İncele: Soluk Fiş.
Frank: Tarzını seviyorum <İsim>. Demek kurbanımızın fişinden çıkardığın bu çizimde bir denizkızı var, üstelik kurbanımıza da ateş püskürüyor.
Frank: İyi fikir <İsim>: İyisi mi bu fişi Russell'a göndermek. Eminim bu öfkeli denizkızının kim olduğuna verecek dahiyane bir cevabı vardır.

Analiz et: Fiş.
Russell: <İsim>, görüyorum ki kurban, o kulüpte 1005 dolar harcamış. Görünüşe bakılırsa fütursuz harcama yaparak insanları etkilemeye çalışacak kadar üzgün bir haldeymiş.
Russell: Neyse, gelelim öfkeli deniz kızına. Bu fişe uygun bir psikolojik profil bulabilmek için Minik Denizkızının çalışanlarının kaydını baştan aşağıya inceledim.
Frank: Nasıl yani? Öfkeli denizkızının kim olduğunu, çizimi bir psikolojik profille eşleştirerek mi tespit ettin?
Russell: Yaptığın her şey iç dünyanın yansımasıdır. Çizimde denizkızı, kurbanı tehdit ediyordu. Buda onun, çabuk sinirlenen biri olduğunu gösteriyor. Çalışanların kayıtlarını incelerken, sürekli kavga eden bir garson olduğunu buldum. Eva Sanchez adında biri. <İsim>, aradığın öfkeli deniz kızı o!
Frank: Katılıyorum <İsim>, gidip bu denizkızını öttürmenin vakti geldi.

Eva'yı kurbanı tehdit etmesi hakkında sorgula.
Frank: Eva, <Rütbe> <İsim>'in sana Becky Walden adından birisi hakkında soracak soruları var. Tabii birde onu neden tehdit ettiğin ile ilgili.
Eva: Arh, o küçük fırlama benimle alay edip duruyordu! Ne zaman ona içecek getirsem, benim gerçek bir denizkızı olmadığımı söyleyerek benimle dalga geçerdi! Buna inanabiliyor musunuz?!
Frank: İyi de... sen gerçek bir denizkızı değilsin ki...
Eva: BU NE CÜRRET!!! Aylardır rolümü araştırıyorum! O Minik Denizkızı belgeselini zilyon kez izledim! BEN DENİZ KIZIYIM!!!
Eva: Üstelikte GPS cihazımı Ivywood'a yönlendirdim: Şimdi tek yapmam gereken şey rüyalarımı izleyip en meşhur oyuncu olmak!
Eva: Ooo, belki Ivywood, Becky'nin öldürülmesi ile ilgili bir film bile yapar. Öyö, yani denizkızı rolünü oynamam için harika olur!
(Eva ile konuştuktan sonra)
Frank: Vay anasını, Eva hakikatende barut gibi kızgın çıktı... ve şu denizkızı rolüne karşıda biraz fazla korumacı sanki.
Frank: Ih, bu kulüp resmen ter ve pişmanlık kokuyor. Doğru dedin <İsim>, iyisi mi iskeleye geri dönüp biraz temiz hava almak ve kurbanımızın izlerini tekrardan izlemek.

İncele: Hediyelik Eşya Dükkanı.
Frank: Nasıl ya?! Cidden hediyelik eşya raflarında o ahtapotu mu buldun <İsim>? Harbiden de şu günlerde ne varsa satıyorlar...
Frank: Pekala, bu Becky'nin Roger'dan çaldığı ahtapot olmalı. Bana sorarsan, bunu en yakınımızdaki suşi restoranına falan bırakmalıyız.
Frank: Şaka yaptım yahu... Hayvan yaşıyor ve sen bunu, şu meseleyi çözene kadar akvaryuma koymakla iyi ettin <İsim>.
Frank: Yalnız Roger'ın halen bu ahtapotla iskelede ne aradığını anlamış değilim. Doğru dedin <İsim>, şu durumun içinden çıkabilmek istiyorsak eğer, işe bunun türünü saptayarak başlayabiliriz.
Frank: Tabii, suç mahallini arayıp ta parçalanmış bir şeyler bulmamak olmaz değil mi? Ben şu ahtapota göz kulak olurken sende şunu birleştiriver <İsim>, bu şeye güvenemiyorum.

İncele: Parçalanmış Broşür.
Frank: Pekala, bu sefer ne toparladın <İsim>? Hmm, bu, sokak göstericilerinin sade bir vatandaştan ne kadar fazla kazandığını gösteren bir infografi.
Frank: Haklısın <İsim>, bu sokak göstericisi feci şekilde Lenny'ye benziyor.
Frank: Hah, ve tabii ki de Becky tarafından yapılmış. Bu kız neden Okyanus Kıyısındaki HERKESİ kızdırmakla uğraşırdı ki?
Frank: Doğru dedin <İsim>. Eğer Lenny bu infografiyi gördüyse, kesin gerçekten de ateş püskürüyor olmalıdır! Hadi gidip onunla konuşalım!

Lenny'yi infografi hakkında sorgula.
Lenny: Vuuuhuuu, bütün bu elektronik müzik beynime beynime işliyor resmen! Kendimi robot gibi hissediyorum! Ateş püsküren bir robot!
Frank: Deliye bağlamayı bırak, Lenny. <Rütbe> <İsim> sana Becky'nin infografisi hakkında bir kaç soru sormak istiyor.
Lenny: Becky benim hayatımı mahvetti! Sırf beni de kendisi gibi üzgün ve yalnız görmek için insanları bana para vermemeleri konusunda tembihledi!
Lenny: İnsanlar beni ve gösterimi sevdikleri zaman bana para verirler. Artık bana para vermediklerine göre, onların beni sevip sevmediklerini nasıl bilebilirim?!
Frank: Bir saniye, şimdi sen, insanların seni sevip sevmediklerini anlayabilmek için mi sokak göstericiliği yapıyorsun?
Lenny: Aynen öyle! Ama artık yalnızım, bittim ben! Şimdi GPS cihazıma Yalnız Şehir yazıp beni oraya götürmesini istemeliyim. Nüfus: Lenny!
(Lenny ile konuştuktan sonra)
Frank: Bence Lenny, GPS cihazına en yakın akıl hastanesini falan yazmalı. Herif kayışı koparmış yokuş aşağıya gidiyor resmen!
Lenny: Ama Becky, o infografi ile Lenny'nin itibarını bitirmiş. Onunda onu bitirmiş olmasına hiç şaşırmam doğrusu.

İncele: Ahtapot.
Frank: Güzel iş çıkardın <İsim>. Roger'ın ahtapotunun türünü saptamayı başardın. Türü, "Octopus Carus"'muş...
Frank: Doğru dedin: Daha fazla bilgi için karides uzmanımız Yann'ı arayabiliriz.
Yann: Alo?
Frank: He, <Rütbe> <İsim> iskelede bir tane "Octopus Carus" buldu. O tür hakkında bize neler söyleyebilirisin?
Yann: Oooo, büyük "Octopus Carus"! Son derece nadir ve koruma altında olan bir türdür ve kara borsada ÇOK FAZLA para etmekte... Bir saniye, iskelede ne işi var ki onun?!
Frank: Uzun hikaye, Yann. Yardımın için sağol.
Frank: Demek Roger bu ahtapotu yasa dışı yollardan satmaya çalışıyormuş! Becky onu çaldıktan sonra neden arkasından koşturduğuna şaşmamalı. Bu kez bize her şeyi anlatsa iyi eder yoksa onu zıpkını ile topuğundan vuracağım!

Roger'ı yasa dışı alışverişleri hakkında sorgula.
Frank: Hey Roger, bizi özledin mi? <Rütbe> <İsim> "evcil" ahtapotunu buldu. Duyduk ki karaborsada SON DERECE iyi para ediyormuş. Onu satmayı düşünüyordun, değil mi?
Roger: Param suyunu çekmişti ve o ahtapotta bir SERVET değerindeydi! Her şey birisinin bana bir adres vermesi ile başladı, adresi GPS'ime girdim ve birden bire yeni bir işim oldu!
Frank: Yalnız karaborsa tehlikeli bir yerdir, farkındasın, değil mi? Sen alıcına, son derece nadir, misal bir ahtapot sözü veriyorsun, fakat bunu kendilerine ulaştıramıyorsun...
Roger: Aynen öyle! Becky ahtapotumu çaldıktan sonra, onu ne olursa olsun geri almam gerekiyordu, yoksa başım ciddi bir belaya girecekti!
Frank: O zaman ya öleceksin, yada öldüreceksin, öyle mi?!
Roger: Hayır! Onu hiçbir zaman yakalayamadım! Şimdi de kötü adamlar BENİM peşimdeler!

Daha sonra karakolda...
Frank: Okyanus Kıyısında bulunduğun süre zarfı içinde burası hakkında neler düşünüyorsun <İsim>?
Frank: İnsanlar parti yapmakla meşgul oldukları için bütün bu cinayetleri görmezden geliyorlar. Fakat insanların Okyanus Kıyısı asıl olduğu gibi görmeleri gerekiyor: son derece keyifsiz bir yer olarak!
Frank: Doğru diyorsun <İsim>, şu kafa ağrıtan vakada bulduklarımızı tekrardan gözden geçirmeliyiz: elimizde bir tane buzlar kraliçesi ve ondan ölümüne nefret eden beş tane şüphelimiz var.
Frank: Becky'nin, Derek'in düzenlediği etkinlikte kör kütük sarhoş olduğunu biliyoruz. Tabii bu sırada garsonumuz Eva'yı da bir hayli öfkelendirmiş.
Frank: Yine sarhoş olduğu gece sırasında, Roger'ın karaborsa da satmak istediği ahtapotunu çaldı.
Frank: Ha birde, insanların Lenny'ye para vermelerini durdurmaya çalıştığını da unutmamak lazım. Cidden, Becky niye herkese karşı bu kadar kaba davrandı ki?
Hannah: Sana bir hediyem var, Frank. Ama bunu hak edip hak etmediğinden pekte emin değilim...
Frank: Hadi be kızım, bırak artistliği de çıkar ağzındaki baklayı.
Hannah: Derek'i yıllardır yakalamaya çalışıyorsun, ama yakalayamadın, değil mi?
Hannah: Bak burada ne var, Derek'in uyuşturucu satarken ki resmi!

3. Bölüm


Hannah: Hey Frank, Derek'i yıllardır yakalamaya çalışıyorsun, ama yakalayamadın, değil mi? O zaman sana bir sürprizim var.
Hannah: Bak burada ne var, Derek'in uyuşturucu satarken ki resmi!
Frank: Nasıl?! Bu harika! İyi de bu resmi nereden buldun, Hannah?
Hannah: Bunu, Becky'nin Friendnet hesabında dolanırken buldum. Ayrıca bunu öldürülmeden çok kısa bir süre önce yüklemiş!
Frank: Demek kurbanımız, Derek'in uyuşturucu satarken ki fotoğraflarını çekti, he? Sanırsam herifin olası cinayet sebebini bulduk <İsim>! Doğru: gidip şu namussuzu öttürelim!
Frank: Doğru dedin: Derek, mallarını Minik Denizkızı kulübünde sattığına göre, oraya da bir baksak iyi olur. Hem birde, bir duble de fena olmaz hani.
Andrea: FRANK!!!
Frank: Şaka yaptım, Amirim. Hadi <İsim>, gidelim, yoksa yine birilerine açıklama yapmak zorunda kalacağım.

Derek'i uyuşturucu satması hakkında sorgula.
Frank: Derek, Minik Denizkızı kulübünde uyuşturucu satarken ki resimlerini gördük. Üstelik bu resimleri çeken de Becky.
Derek: Uyuşturucu mu? Ne uyuşturucusu? Sattığım şey kabartma tozuydu.
Frank: Küçük torbalarda mı?
Derek: Evet, herif minik topkekler yapmak istiyordu. Reddetmek ne haddime?
Frank: Dalga geçmeyi bıraksan iyi edersin, Derek!!!
Derek: Bırakmazsam ne olur?! Siz beni salak mı sandınız? Bu resim beni tutuklatmaya yetmez. En azından bir görgü tanığı olmadan.
Frank: O görgü tanığı öldü ve sende bunu eşek gibi biliyorsun! Şimdi derhal ne biliyorsan <Rütbe> <İsim>'e anlatıyorsun, şu andan başlayarak!
Derek: Aman aman, kusura bakma Memur kardeş, o gece çok fazla "Donma Noktası" içtim... o yüzden de zerre bir şeyler hatırlamıyorum.
Frank: Salağa yatmaya devam et bakalım, Derek! Bir gün <Rütbe> <İsim> seni yakalayacak ve o zaman parmaklıkların ardından böyle sırıtabilecek misin göreceğiz!

İncele: Kulüp Masası.
Frank: Bir saniye, bu bir mini yazıcı mı? Bunun gece kulübünde ne işi var?! Doğru dedin <İsim>, üzerindeki çıkartmalara bakacak olursak eğer, bu kesin ve kesin Becky'ye ait.
Frank: Hah, kilitli. Ama sen bunu halledersin, değil mi <İsim>?
Frank: Şu bulduğun cankurtaran tişörtüne bak hele. Bunun Zack'e ait olması mantıklı, her ne kadar henüz onu bunu giyerken görmemiş olsam da...
Frank: Eğer üzerindeki izden örnek almak istiyorsan, sana gaz vermek gibi bir niyetim yok, ama seni durdurmayacağımda.
Frank: Haklısın, Zack'in tişörtünü gece kulübünde bulduğumuza göre, o da gece elektronik müzik dinlemeye gelmiş olmalı. Bunu not edelim bir kenara.

İncele: Kilitli Yazıcı.
Frank: Korsanlık yeteneklerine hayran kaldım <İsim>. Bak, Becky'nin yazıcısını açtıktan sonra bir şeyler yazmaya başladı...
Frank: Bu bir resim, fakat yazıcının mürekkebi bitmiş tabii. <İsim>, bunu düzeltirsin, değil mi?

İncele: Soluk Resim.
Frank: Pekala, kurbanın yazıcısından çıkan soluk resmin üzerindeki mürekkebi açığa çıkardın... Ne ki bu, <İsim>?
Frank: Ahahaha, şu resme bak hele: Eva'nın yüzüne komik surat koymuşlar! Becky en azından komikmiş!
Hannah: Ooooo, o internet fenomenine bayılırım! Hatta bunun tişörtünü bile sipariş verdim!
Frank: İnternet fenomeni de neyin nesi, Hannah?
Hannah: Vay be, bende dinozorların nesli asırlar öncesinden tükendi sanardım... Cidden, Frank, sen bir müzeye aitsin.
Hannah: İnternet fenomeni, insanların deli gibi internete birbirlerinin suratlarına yapıştıkları komik ifadeler demek. Becky'ninde bunu başlattığını bilmiyordum!
Frank: Şu anda aşırı derecede popüler, HERKES bunu paylaşıyor! Eva şu anda öfkesinden kudurmuş olmalı!
Frank: Doğru dedin <İsim>, iyisi mi öfkeli denizkızımızı ziyaret edip bütün bu olanları birinci gözden görmek.

Eva ile komik resim hakkında konuş.
Frank: Eva, Becky'nin sana yapmış olduğu resimleri gördük ve...
Eva: N'olmuş, sizde mi benimle alay etmeye geldiniz?! O sürtük, o fotoğrafları internete attığından beridir HERKES bana gülüyor!
Eva: Hayatta tek istediğim şey oyuncu olmaktı. Ben iyi bir denizkızıyımdır, ve her ne kadar elektronik müzik sevsem de, kulüpten sadece okyanus şarkıları çalmalarını istedim. O kadar da işime bağlıyımdır, yani!
Eva: Şimdi oyunculuk kariyerim mahvoldu! Eminim Ivywood'da ki herkes bana gülüyorlardır... Yani, ünlü olmak istediğim doğru, ama bu şekilde değil!
Eva: Biliyor musunuz? O geberdiği için çok mutluyum: o, benim hayatımı mahvetti!!!
Eva: Ühüüü, artık asla oyuncu olamam! Şimdi yalnız bırakın beni, gidip "Donma Noktası" kokteylleri okyanusuna dalış yapmalıyım.

İncele: Kirli Tişört.
Frank: Zack'in tişörtünden aldığın bu numune ile neler yapmayı planlıyorsun bilmiyorum, <İsim>, ama eğer bunu laboratuvara göndermek istiyorsan, sana güveniyorum.

Analiz et: Bilinmeyen Madde.
Yann: Selam <İsim>. Zack'in tişörtünden aldığın maddeyi analiz ettim ve sana bu maddenin üzüntü gözyaşları olduğunu söyleyebilirim...
Yann: ...ve bu gözyaşlarında kurbanın DNA'sını buldum. Yani ağlayan kişi oymuş.
Frank: Yani sevinç gözyaşları yerine üzüntü gözyaşları mı? Aman sende Yann, böyle bir şeyi ayırt etmek mümkün değil!
Yann: Bir erkeğin tişörtünde bir kızın gözyaşlarını buldun. Belli ki kurban, kalbi kırıldığı için ağlıyormuş.
Frank: Ha. Peki... O zaman Becky, Zack'e aşık mıymış? Herkesin onun hakkında söyledikleri bir yana, meğer onunda bir kalbi varmış demek.
Frank: Haklısın <İsim>, Zack bundan hiç bahsetmemişti. Hadi bu zalim adamı görmeye gidelim!

Zack'i kurbanın kalbini kırması hakkında sorgula.
Zack: Hey, <Rütbe> <İsim>, duyduğuma göre elektronik cihazlar konusunda bir dahiymişsin. Şu GPS'imin tekrar çalışmasını sağlar mısın?
Frank: O dediğin olmaz, fakat bize Becky'nin kalbini nasıl kırdığını anlatmazsan eğer, seni yalan makinesine bağlayabiliriz!
Zack: Hadi ama <Rütbe> <İsim>, Ice P'den beridir tercihlerimi biliyorsun. Ben Becky'ye asla yeşil ışık yakmadım! Ona sırf iyilik olsun diye onu kulübe götürmüştüm...
Zack: ...tamam, biraz fazla "Donma Noktası" içmiş ve... Becky'nin gözleri önünde bir erkeği öpmüş olabilirim. İşte o zaman çıldırdı zaten!
Zack: Ona gey olduğumu söylemediğim için tepesi atmıştı! Kızları nasıl kandırdığımı anlatan bir blog yazacağını söyleyip durdu: hayatımı mahvedecekti!
Frank: Yani onu ne olursa olsun durdurmalıydın, öyle mi?
Zack: Bakın, her ne kadar beni bitirmeye uğraşmış ta olsa... ben onu asla bitiremezdim. Ben öyle birisi değilim!

Daha sonra karakolda...
Frank: Arhh, biliyor musun <İsim>, şu geceyi bırakıp işe sabah devam etsek. Güzellik uykumu uyumaya ihtiyacım var da.
Andrea: Frank, biraz <İsim>'i kendine örnek alsan: kendisi ne şikayet ediyor... ne de uyukluyor!
Andrea: Ayriyetten, vakanın notlarını tutuyorum ve ilerleme kaydettiğinden de gayet eminim <İsim>. Şimdi pes edemezsin!
Andrea: Şimdi cinayet mahalline dönseniz iyi olur. Gün ağarmak üzere ve insanlar plaja çıkacaklar, <İsim>. Eminim son ihtiyacın olan delilleri orada bulacaksın!

İncele: Kamp Ateşi.
Frank: Vallahi başımıza taş yağacak, cinayet mahallinde bir tane sıvı azot tüğü buldun... Cinayet silahımız bu olmalı <İsim>!
Frank: Üzerinde bir şeyler sıkışmış gibi. Doğru, üzerinden örnek almalıyız!
Frank: İyi yakaladın <İsim>. Bu Becky'nin şapkası ve üzerinde garip bir iz var. Şundan da bir örnek alır mısın?
Frank: İşte bu! Katile çok yaklaştık <İsim>, bunu hissedebiliyorum!

İncele: Kurbanın Şapkası.
(İncelemeden önce)
Frank: Kurbanın şapkasını bulmakla iyi ettin <İsim>. Ve seni tanıyorsam eğer, bundan kısa bir sürede örnek alacağından da hiç şüphem yok!
(İncelemeden sonra)
Frank: Becky'nin şapkasından o maddeyi toplayarak harika bir iş çıkardın <İsim>. İpler elimize geçmeye başladı! Bu sayede sabah olmadan katilimizi yakalayabileceğiz!

Analiz et: Fosforlu Madde.
Yann: Kurbanın şapkasından aldığın maddeyi analiz ettim <İsim>. Görünüşe bakılırsa bu madde, fosforlu çubuklara ait.
Yann: Tüm kulüp çocukları bugünlerde bunlardan takıyor. Elektronik müzik, neon ışıklar... Okyanus kıyısı eskisi gibi keyifli değil artık.
Yann: Neyse, kurbanın şapkasında bulmuş olduğun fosforlu çubuk maddesine geleyim. Sanırım kurban, katille boğuşmuş...
Yann: ...ve katilin fosforlu çubuğunu koparmış, bu da maddenin şapkasına bulaşmasına neden olmuş!
Frank: O zaman katil "Beni Tutukla" yazan bir neon tabela ile dolaşıyor! Duydun mu <İsim>? Artık yolun sonuna geldik!

İncele: Sıvı Azot Tüpü.
Frank: Hiç fena değil, <İsim>. Doğru dedin: bu deri örneğini cinayet silahından topladığına göre, bunu Roxie'ye göndermekte gayet mantıklı.

Analiz et: Deri Örneği.
Roxie: Sıvı azot tüpünden aldığın deri örneğini analiz ettim <İsim>. Bunun kurbana ait olmadığını söyleyebilirim...
Roxie: ...Deri, cinayet silahının üzerinde olduğuna göre, bunun katile ait olduğu kesin!
Roxie: Katilin, cinayet esnasında çok sarhoş olduğunu da unutma çünkü kokteylini GPS'in her yanına dökmüş.
Roxie: Diyeceğim şu ki, katil o sırada düzgün düşünemiyormuş, derisini de tüpe sıkıştırmış, tüp o kadar soğukmuş ki onu yakmış!
Frank: Yani yanık izi olan bir katil mi arıyoruz? İçkilerde indirim saati yaklaştı, <İsim>, katili yakaladığımızda pişmiş kelle gibi sırıtacağımdan emin olabilirsin!
Roxie: Frank, tamam, harika bir müfettişsin... ama esprilerin berbat.


Frank: İşte bu, <İsim>! Elimizde yeterli kanıt var, o yüzden, şu namussuz katili parmaklıklar ardına tıkmaya ne dersin?

Katili Tutukla.
Frank: Derek Stone, uzun zamandır bu anı bekliyordum: Becky Walden'ı öldürmekten tutuklusun!
Derek: Oldu anam. Elinizde görgü tanığı falan yok bir kerem, beni tutuklayamazsınız. Ayrıca ben masumum!
Frank: Bir kez daha düşün, Derek. <Rütbe> <İsim>, senin tutuklayamaya yetecek delile sahip! Bu sefer işin bitti!
Frank: <Rütbe> <İsim>, senin, GPS'ini kullanarak Becky'yi takip ettiğini öğrendi. Ayrıca ölmeden önce kız, boynundaki çubuklardan birini kopardı.
Frank: Onu öldürdükten sonra, dibine elektronik müzik koyarak sesi kökledin! Daha bitmedi, <Rütbe> <İsim> ayrıca derini cinayet silahının üzerinde buldu!
Derek: Has*ktir, ulan harbiden bitmişim ben!... Ama pes etmek için daha çok erken! Tepeye ulaştım, o yüzden bırakın da manzaranın tadını son bir kez çıkartayım, bea!
Derek: Buraya nasıl geldim, biliyor musunuz? GPS'imden benim kral olabileceğim bir yere götürmesini istedim, o da beni Okyanus Kıyısı'na götürdü.
Derek: Her şey koca bir parti gibiydi bea... Taa ki <Rütbe> <İsim> dairemde bitip bana o sokak yarışı olayını sorana kadar.
Derek: İşte o zaman anlamıştım <Rütbe> <İsim>'in bu partiye bir son vereceğini.
Derek: İnsanların burada iyi vakit geçirmeleri sayesinde bende paramı kazanıyorum. Uyuşturucu istiyorlar. İşte Okyanus Kıyısını Okyanus Kıyısı yapanda bu.
Derek: İşte bu yüzden insanlar bazı şeyleri görmezden gelirler... Ama Becky öyle değildi! Her zaman... HER ŞEYİN resmini çekip dururdu!
Derek: O yüzden o kızın gitmesi gerekiyordu: o buraya ait değildi çünkü!
Frank: Ancak senin gibi namussuzlar zaten uyuşturucuları bir insan hayatından daha kıymetli görürler!!! Ben duyacağımı duydum! Hadi şunu kelepçeleyelim <Rütbe> <İsim>!


Yargıç Dante: Derek Stone, Becky Walden cinayetinden ötürü mahkemeye çıkartıldın. Son kararı vermeden önce, söylemek istediğin bir şey var mı?
Derek: Bunu yapamazsınız: tepeye çıkmak için yıllarımı verdim. DEVİR, BENİM DEVRİM! Bana vadedilen şey bu!
Dante: Yargıçlık hayatım boyunca iki şey öğrendim. Bir: asla pudingini başıboş bırakma, ikincisi ise... Ah, boş ver gitsin.
Dante: Ama sana şunu söyleyeyim: bir katil, asla bir şeyi hak etmez! Bende bu yüzden seni müebbet hapse mahkum ediyorum!
Frank: Eyvah, eyvah, anlaşılan senin için oyun bitti, "bea"!
Dante: Frank, sende çapulcu gibi konuşmayı bırak, Allah aşkına. Zaten Derek'le aynı gömleğe sahipsiniz, o yüzden kafam karışıyor!


Frank: Heey, konuşan şey içki mi bilmiyorum ama, azmini bir kez daha gösterdin <İsim>. Acayip etkilendim.
Frank: Yani, Derek'i yıllardır parmaklıklar ardına göndermeye uğraşıyordum. Sonda sen geldin ve bütün taşlar yerine oturdu.
Frank: Biliyor musun, ben genellikle partner ile çalışmayı pek sevmem. Yani yalnız takılmayı tercih ederim... ama Amir beni seninle çalıştırdığı içinde çok memnunum <İsim>!

Advertisement