Criminal Case Wiki
Advertisement
Vaka Diyaloglar


Ormanda bir patikada...
Frank Knight: Hey <İsim>, şu göstergedeki kırmızı ışığın ne manaya geldiğini biliyor musun? Deminden beridir yanıp duruyor. Şu külüstür, bira vakti gelmeden eve kadar dayansa bari!
Frank: Yakıt göstergesi mi dedin? İyi de... Depo daha bu sabah ağzına kadar doluydu! Buna inanamıyorum! Resmen kampçı kızlar gibi ormanın ortasında dımdızlak kaldık. Tamda aradığım şey!
Frank: Haklısın <İsim>. Eğer karakolu ararsak yedi köyün maskarası oluruz vallaha! Yani en azından ben olurum! En iyisi Andrea'nın bana benzin doldurma konusunda bile güvenemeyeceğini fark etmesini beklemek.
Frank: Süper bir fikir <İsim>! Şu az önce önünden geçtiğimiz bara gidebiliriz! Yani Çılgın İnek'e! Orada en azından birileri bize bir miktar benzini çok görmez!

-Bir süre sonra, Çılgın İnek barında...-
Frank: Araba en azından ormandaki tek barın yakınında duracak kazar kibarmış! Burası hakkında ne düşünüyorsun <İsim>? Buraya daha önce birkaç kez gelmiştim... Buralardaki tek adam akıllı yerdir diyebilirim.
Frank: Süslemeleri tuhaf mı buldun? Evet, biraz döküntü olabilir ama, anlarsın ya, burası alt tarafı içki barı, sanat galerisi değil ya, haha!
Frank: Haa, şunu mu kastesttin... Bu... Anasını! Doğru dedin! O süste neyin nesi?! Pekala millet, <Rütbe> <İsim> mekanı kolaçan edene kadar kimse yerinden bile kımıldamasın!

1. Bölüm

İncele: Çılgın İnek Barı.
Frank: Haklısın <İsim>, ganimet tahtasının üzerinde bir insan başı bulmak harbiden de döküntü kavramını yeni boyutlara taşıyor! Bu mekanı işleten kadını tanıyorum, onu hemen senin için bulurum şimdi.
Frank: Hey! Hey, Betty-Lou, bir dakika gelsene buraya! <Rütbe> <İsim> bu adamı tanıyıp tanımadığını bilmek istiyor!
Betty-Lou Logan: Aaaay! Bu Sammy, nam-ı diğer Fırıldak Sammy! Yani, Sammy Duncan! Elbette onu tanıyorum! Buranın müdavimlerindendir, o...
Betty-Lou: Aaaaahhhh....
Frank: Betty-Lou? Ah, evet, sanırsam kesik bir baş ona fazla geldi. Onu merak etme sen, <İsim>. Kendisini iyi hissetmeye başladığı zaman onunla konuşuruz.
Frank: Görüyorum ki bu başı Roxie'ye göndermek için ayarlamışsın bile. Paketi açtığı zaman duyacağı heyecanı düşünsene!
Frank: Ayrıca olay yerinde de ilerleme kaydetmişsin! Kırık bir kara tahta mı? Gözlerim bu loş ışıktaki yapbozlar için fazla yaşlı, ama sen, en azından eşyaları onarmada gayet iyisin!
Frank: Ayrıca üzerinde "Sammy" yazılı bir cüzdan mı buldun? Doğru dedin <İsim>: Betty-Lou kurbanın adının Sammy olduğunu söylemişti! İyi fikir, hadi içinde neler sakladığına bakalım!

Otopsi: Kurbanın Kafası.
Roxie Sparks: Selam millet! Bana gönderdiğini o sevimli kesik baş için teşekkür ederim!
Roxie: Baş, keskin bir bıçak aracılığıyla tek vuruşta koparılmış, hem de kurban canlıyken. Ama emin olmak için cinayet silahını bulmak gerekiyor.
Roxie: Birde şunu dinle <İsim>: Yarada yumurta beyazı buldum! Yarığın tüm kenarları boyunca, hem de epey çok vardı!
Roxie: Yumurta beyazı kanama için uygulanan bir kocakarı yöntemidir. Bilimsel değildir ama yaygındır. Çokta sevimlidir! Büyük teyzem Aurora olsa aynen böyle yapardı!
Frank: Ne yapardı... dedin Roxie? Bir insanın başını kesip barda teşhir mi ederdi? Sonrada... ondan omlet mi yapardı demek istiyordun?
Roxie: Hayır Frank, katilin, kanamayı yumurta ile durdurmaya çalıştığını söylüyorum! Kuşkusuz başı bara taşırken kan izi bırakmamak için.
Roxie: Kayıp gövdeyi bulma konusunda sana yardım edemem ama yumurta kullanan bir katil aradığını söyleyebilirim <İsim>!

İncele: Kırık Karatahta.
Frank: Bulduğun bu kara tahtayı onarmışsın bile <İsim>. Ne yazıyor peki üzerinde? "Ödeme yok - Sammy'ye hariç" mi?
Frank: Haklısın <İsim>: Kara tahtanın üzerindeki bu mesaj olsa olsa kurban hakkında olabilir!
Frank: Doğru dedin, iyisi mi Betty-Lou'nun ayılıp ayılmadığına bakmak. Eminim bize kurban hakkında daha fazla şey söyleyebilir!

Betty-Lou ile kurban hakkında konuş.
Frank: Şimdi daha iyi misin, Betty-Lou? <Rütbe> <İsim> sana kurban hakkında bir kaç soru sormak istiyor.
Betty-Lou Logan: Ah, iyiyim ben, merak etmeyin... Bilindik cumartesi geceleri daha beterini görmüşlüğüm de var, haha! Artık barı tekrardan açabilir miyim? Burada insanlar içkilerini içemedikleri zaman laçkalaşırlar!
Frank: <Rütbe> <İsim>'in bulduğu bu karatahta hakkında bize ufak bir bilgi vermeden olmaz. Anlaşılan Sammy sevilen bir müşteriymiş... Fakat bu karatahta parçalara ayrılmış!
Betty-Lou: Sammy Duncan içtiği içkilerin parasını her zaman öderdi, doğru! Fakat nereden geliyor bu değirmenin suyu? Herifin bilindik bir işi gücü bile yoktu! İnsanlar burada yayık ağızlı ve sağlam cukkalı bir bebeyi hemen tanırlar.
Betty-Lou: İnsanlar konuşurlar, ve bu konuşmalar iş için hiç iyi olmaz. Ayrıca ikinizin burada ceset araması da hiç iyi değil! Burası saygın içkileri olan, saygın bir meyhanedir!
Betty-Lou: Bende Sammy'yi bu yüzden bardan kovdum! Ve haklıymışım da! Bakın başıma neler açtı: Polisler ve bela! Bela ve Polisler! Şimdi ya bir içki alırsınız, ya da basıp gidersiniz!

İncele: Kurbanın Cüzdanı.
Frank: Kurbanın cüzdanında bir adet gazete reklamı mı buldun <İsim>? Eminim altındaki soluk mesaja bakmak isteyeceksin. Detaylara dikkat, değil mi?

İncele: Gazete İlanı.
Frank: İyi iş çıkardın <İsim>! Kurbanın cüzdanında bulduğun gazete ilanının altındaki mesajı belirginleştirdin! Ne yazıyor? "Sammy, burayı almalıyız! Vanessa K." mı?
Frank: Bir saniye, Vanessa Kimmel'ı tanıdığını mı söylüyorsun? Şu Bayou hakikaten de küçük yermiş yahu... Anlaşılan kurbanda onu tanıyormuş!
Frank: Doğru dedin, eğer bu Vanessa denen kız, kurban ile dairelere birlikte bakıyorlardı ise, ikisinin birlikte olmaları lazım. Ufak bir kalp bile çizmiş, baksana! Ah, yeniden genç olmak, desene!
Frank: Haklısın <İsim>. İyisi mi Vanessa'yı bulup ona bu reklamı soralım.

Vanessa Kimmel ile kurbanla birlikte yaşaması hakkında konuş.
Vanessa Kimmel: Sammy öldü mü? Ama... Ama... Ona güvenmiştim! Şimdi de beni yüzüstü bırakıp öldü mü yani? Neden bu iğrenç yerde her işim ters gider ki benim?
Frank: Hmm, ilişki tavsiyelerinden pek anlamam Vanessa... Yalnız <Rütbe> <İsim>'e erkek arkadaşından biraz bahsetsen fena olmaz hani. Birlikte yaşayacakmışsınız, doğru mu?
Vanessa: Erkek arkadaş mı? Hayır, ben... Ben sadece onunla görüşüyordum. Onun... Zekasına hayrandım! Fikir sahibi birisiydi! Her yerde başarılı olabilirdi!
Vanessa: Ve ben, Bayou'dan kaçmak için her şeyi, her şeyi yaparım <Rütbe> <İsim>!
Vanessa: Ona şehirde iş bulabileceğimizi söylemiştim. Hem Çılgın İnekte çalışmaktan, hem de... artık ormanda ne işlerle uğraşıyordu ise, onlardan daha iyi bir iş.
Vanessa: Ona arkasına bile bakmadan benimle birlikte gelmesi konusunda yalvardım! Eğer beni dinlese halen hayatta olurdu! <Rütbe> <İsim>, bence SEN de şansın varken buradan kaç!
(Vanessa ile konuştuktan sonra)
Frank: Bilmiyorum <İsim> ama, Vanessa'nın kafada cidden bir kaç tahta eksik! Ama haklısın, bize kurbanın ormanda bir işlerle uğraştığından bahsetti. Bir ipucu olabilir...
Frank: Tamam, tamam, yalnız gece benden oraya kamp kurmamı falan bekleme sakın. Açık havalarda nasıl hissettiğimi sende biliyorsun!

İncele: Ürkütücü Orman.
Frank: Bu orman benim hiç hoşuma gitmedi <İsim>. Şu ağaçlardan asılmış bebekler tüylerimi diken diken ediyor resmen!
Frank: Ayrıca bulduğun şu kırık porselen parçaları da!
Frank: Delil, dülül! Söylemesi kolay tabi, bir bebek tarafından lanetlenen sen değilsin neticede! O parçaları birleştireceğim diyorsan birleştir, fakat ben kayıtlara resmi olarak...
Frank: Bir saniye, boş bir fıçı mı buldum dedin? Neden bununla başlamadın ilk? Fıçı varsa işler değişir o zaman, fıçının sağlam aranması lazım!
Frank: Üzerinde bir de not mu yazıyor? "Bunu ölümünün şerefine içeceğim, Sammy!" Vışş! Bu mesaj bildiğin kurbana yazılmış! Elbette fıçıyı incelemene yardım edeceğim!

İncele: Kırık Porselen.
Frank: Bu ormanın tüylerimi diken diken ettiğinden ve bu tür bebeklerden nefret ettiğimden sana daha öncede bahsetmiş miydim <İsim>? Tamam, bunu onarmak istemeni anlıyorum... Ama bunu artık tekrardan kırabiliriz, değil mi?
Frank: Bak, neden Çılgın İneğe geri dönmüyoruz, <İsim>? Yani, cinayet mahallinin bir meyhane olmasından daha iyi ne olabilir ki?
Frank: Pekala, o zaman ben adli kiti getireyim bari. Belki bu bebekten bir şeyler toplarız. İnşallah ikinci bir vudu lanetine yakalanmam!

İncele: Porselen Bebek.
Frank: Halen şu bebeğin bize lanetten başka neler getireceğini kestiremedim <İsim>. Ama en azından üzerinden DNA toplamışsın!
Frank: DNA'yı kendin veri tabanından bulabilir misin? İyi hoş ta, bu tarz işleri yapmaları için laboratuvar farelerimiz yok mu bizim? Tamam, tamam, hadi bu DNA'nın bir şeylerle eşleşip eşleşmeyeceğini görelim!

İncele: DNA.
Frank: Ormanda bulduğumuz bebekteki DNA'dan ne çıkardın <İsim>?
Frank: DNA, Bertie Cornman adında, 30 yaşında ve orman yakınlarında yaşayan bir adama mı ait?
Frank: Hıh, bebekli bir yetişkin adam... Sence kaçık maceracılar ve vudu manyaklarından başka şu odun yığınından kaç tane daha ruh hastası çıkabilir <İsim>? Bununla konuşmak için sabırsızlanıyorum!

Bertie Cornman ile ormandaki bebekler hakkında konuş.
Bertie Cornman: Pekala, Samy'nin ölmesine şaşırmadım. Ona bebeklerin onu öldüreceğini söylemiştim.
Frank: Öyle mi? Peki bebeklerin neden böyle bir şey yapsınlar, Bertie?
Bertie: Uykusuzluk. Bebekler uyuyamadıkları zaman çok kötü olurlar! Ve Sammy'de geceleri ormanda fink atarak onları rahatsız ediyordu!
Bertie: Bebekler, kız kardeşim Lizzie'nin ruhunu koruyorlar. Yıllar önce burada boğulmuştu. Lizzie'nin huzur içinde yatması için bebeklerin istediklerini yapmalıyız!
Frank: Hımm, o zaman Sammy bebeklerini artık rahatsız etmesin diye onu öldürdün, öyle mi???
Bertie: Hayır öldürmedim! Fakat gittiği için onu hiç özlemeyeceğim doğrudur!

İncele: Fıçı.
Frank: Vay be <İsim>, resmen boş bir fıçıdan içki topladın ya la! Keşke bunu bende yapabilseydim!
Frank: Maytap geçiyorum, <İsim>! Doğru, bu şu ana kadarki en sağlam delilimiz! Hadi bu örneği laboratuvara gönderelim!

Analiz et: Şeffaf Sıvı.
Yann Toussaint: Merhaba <İsim>! Frank'in gelgitli ruh hali seni rahatsız etmiyordur inşallah? Yeşillik onun ruhuna dokunur da... Elimde seni neşelendirecek test sonuçları var!
Yann: Ormanda bulduğun fıçının içerisinde bil bakalım ne varmış: mayalı meyve, şeker ve etanol karışımı. Başka bir deyişle; Damıtılmış içki.
Yann: Örneği, binlerce bilinen ticari içki markasının formülü ile karşılaştırdım. Ama hiçbirininkiyle uyuşmadı. Bu da demek oluyor ki bu içki ev yapımı. Tahmin edebileceğin gibi, yasa dışı.
Yann: Ev yapımı ruhsatsız içkilere ay ışığı denir, çünkü gecenin bir yarısında, gizlice hazırlanır. Oldukça şiirsel, değil mi <İsim>?
Frank: Şiirsel mi?! Fıçının üzerindeki tehdit mesajını görmedin galiba? "Bunu ölümünün şerefine içeceğim, Sammy!" Yann, bu ruhsatsız içkiyi içen kişi katil!
Frank: Bu da demek oluyor ki katili ne kadar çabuk yakalarsak, bu içkide o kadar çabuk polise geçer! <İsim>, bu içki düşkünü katili bulman konusunda sana güveniyorum!

Daha sonra ormanda...
Frank: <İsim>, şu anda karanlıkta debeleniyormuşuz gibi hissediyorum: Bakalım: Sammy Duncan'ın kesik başını Çılgın İnek'te bulduk.
Frank: Bar sahibi Betty-Lou, Sammy'nin bara girmesinin yasak olduğunu söyledi. Dediğine göre mesele parasıyla hava atmasıymış.
Frank: Bertie'de Sammy'nin ormana girmesini istemediğini söyledi! Anlaşılan kurban, orada yaptığı bir takım gece işinden ötürü Bertie'nin bebeklerini rahatsız ediyormuş...
Frank: ...Muhtemelen ruhsatsız içki üretiyordu. Bu ona ölüm tehdidi bile getirmiş.
Frank: Tabii birde kurbanla bir tür ilişkisi olan Vanessa var... Bir saniye... Şu teknedeki Vanessa'mı <İsim>?
Frank: Nasıl... Kızın kaçtığını mı söylüyorsun? Allah diyeyim, haklısın! O tekne ile kaçmaya çalışıyor!
Frank: Hey, sen! Deli kız! Tutuklusun! Derhal o tekneyi durdur!

2. Bölüm


Frank Knight: Haklısın <İsim>! O teknedeki Vanessa, üstelikte kaçmaya çalışıyor! Her iddiasına varım ki Sammy'yi o öldürdü ve şimdide kaçıyor!
Frank: Hey, sen! Deli kız! Cinayet soruşturmasında bir şüphelisin! Hiçbir yere gidemezsin! Derhal o tekneden aşağıya in!
Vanessa Kimmel: Çok özür dilerim <Rütbe> <İsim>! Kaçmak gibi bir niyetim yoktu! Bu Sammy'nin teknesi, kazara çalıştırdım!
Frank: İnşallah kendi iyiliğin için doğru söylüyorsundur! Şimdi <Rütbe> <İsim> seninle konuşacak!
Frank: Doğru diyorsun <İsim>. Eğer bu tekne kurbana aitse, içini iyice arayıp Vanessa'nın önemli bir delili yok etmediğinden emin olmamız lazım!

Vanessa Kimmel'ı kaçmaya teşebbüsü hakkında sorgula.
Vanessa Kimmel: <Rütbe> <İsim>, sana yemin ederim Sammy'nin teknesini çalmak niyetinde değildim!
Vanessa: Sadece kişisel eşyalarımı topluyordum! Geçen geceyi burada Sammy ile burada geçirmiştim... Bana bir bardak ay ışığı verdi, sonra güvertede oturup içtik... Çok romantikti!
Frank: Bak kızım, nostalji dinleyecek vaktimiz yok! Kez vıdıvıdıyı yoksa seni bir timsaha kelepçeleyip...
Frank: Pardon <İsim>. Haklısın, bir görgü tanığı ile bu şekilde konuşulmaz. Vanessa, cidden bir cinayet kurbanının teknesinde ne yapıyordun?
Vanessa: <Rütbe> <İsim>, Bayou'dan kaçmayı ne kadar çok istediğimi sende biliyorsun!
Vanessa: Sammy beni buradan kaçırcağına dair söz vermişti, bende ona bütün paramı verdim.
Vanessa: Sonra Sammy'nin bana kazık attığını öğrendim! Benim paramı kullanarak kendi işlerinden birini başlattı! Artık sonsuza kadar burada tutsak kaldım!
Vanessa: <Rütbe> <İsim>, inan bana, lütfen! Ben sadece hakkım olanı istiyorum ki bu Allah'ın cezası yerden uzaklaşabileyim! Para kazanmak için neler yapmak zorunda kaldığımı bilmek bile istemezsiniz!

İncele: Sammy'nin Teknesi.
Frank: Sence balık tutmak için uygun bir zaman mı <İsim>? Çünkü o kutunun içinde balıkçılık malzemelerinden başka bir şey bulman neredeyse imkansız, inan bana!
Frank: ŞU paslı metal dişleri olan şey, ona başıma silah dayasan dokunmam <İsim>! Bu nedir ki böyle?!
Frank: Seri numarası toparlanması gereken bir timsah kapanı mı? Pekala, benim yerime SENİN parmaklarını koparmasını tercih ederim, haha!

İncele: Metal Tuzak.
Frank: Timsah kapanının üzerindeki seri numarasını çözdün mü <İsim>? Yalnız Allahını seversen şunu benden uzak tut! İnşallah Hannah bunun onurlu sahibinin kim olduğunu bulabilir!

Analiz et: Seri Numarası.
Hannah Choi: <İsim>, kurbanın teknesinde bulmuş olduğun timsah kapanı, Joe Littlehat adlı birisi tarafından alınmış.
Hannah: Timsah avlama ruhsatı var mı diye veri tabanını kontrol ettim ama hayır, yokmuş. Timsahları yasa dışı olarak avlıyor.
Frank: Kaçak avcı mı? Yani onun tuzağına el koyabiliriz, <İsim>! Dur, bunu nasıl kullanacağımızı buldum: Onu Andrea'nın sandalyesine koyalım, hehe!
Frank: <İsim>, ELBETTE ciddiye alıyorum! Bu Joe Littlehat denen kişi kurbanı tanıyormuş, bizimde odaklanmamız gereken mesele bu. Evet, profesyoneller gibi.

Joe Littlehat'e kurbanın teknesindeki tuzağı sor.
Frank: Bay Littlehat, bize yardımcı olursanız iyi edersiniz! Sürüngen avlayan insanlara hiç güvenmem. Evcil kaplumbağamın güvenliği konusunda endişe ederim çünkü.
Joe Littlehat: Bayou'da hayatta kalmak için hepimiz bir avcı olmalıyız <Rütbe> <İsim>. Sizde birer avcısınız sonuçta, Sammy Duncan'ın kellesini uçuran katili avlıyorsunuz!
Frank: Sammy'den bahsetmişken: Kurbanın teknesinde kapanınızın ne işi vardı acaba, Bay Littlehat?
Joe: Ah, oraya bir iki içki yuvarlamaya gittiğim sırada unutmuş olmalıyım! Sammy sağlam ay ışığı damıtırdı! Teknesi Çılgın İnek'i sevmeyen insanlar için yüzen bir meyhaneydi adeta.
Joe: İçerdik, kart oynardık, omlet yapardım... Omletlerim harikadır. Yumurtaları kendim toplarım! Fakir olabilirim ama kaliteli içerikten asla şaşmam!
Joe: Ama yanlış bir şeyler yapmadığımızdan emin olabilirsiniz! Kaplumbağana gelince - Dikkat et onu ormanda kaybedeyim falan deme, Müfettiş Knight. Orada çok sayıda kapanım var!
(Joe ile konuştuktan sonra)
Frank: Ne dediğini duydun mu <İsim>?! O kaçak avcı resmen Duke'u tehdit etti!
Frank: Pekala, sakinim... Pardon <İsim>, zaten bütün gündür diken üstündeyim. Bu Bayou ömrümü yiyor resmen.
Frank: Ormana geri dönmek mi istiyorsun? Doğru; bir çok delil oraya işaret ediyor: bebekler, ruhsatsız içki... Bakalım bu sefer ne bulacağız.

İncele: Balıkçılık Malzemeleri.
Frank: <İsim>, bu tekne bildiğin yüzen bir hurdalık, bulduğun her nesne bir öncekinden daha da garip. Balıkçı kutusunda çocuk incili mi? Şaka mı bu?
Frank: Kapağı hasar görmüş... Biliyor musun, bu sefer katılıyorum: Eminim üzerindeki başlığı belirginleştirdiğinde daha büyük sürprizler ile karşılaşacağız.

İncele: Çocuk İncili.
Frank: İncilin üzerindeki yazıyı belirginleştirdin <İsim>! "Sammy, doğru yolsan asla sapma - Peder Rafael".
Frank: Fırıldak Sammy İncil okuyor, he? Kimin aklına gelirdi ki? Yalnız bu baskı için biraz fazla yaşlı değil mi <İsim>?
Frank: İyi dedin! İncile bu mesajı yazan rahip kurbanı da iyi tanıyor olmalı. Hadi gidip şu Peder Rafael'i bulalım!

Peder Rafael'e kurbanı sor.
Frank: Peder, <Rütbe> <İsim> sana Sammy Duncan hakkında bir kaç soru sormak istiyor. Adam öldürüldü ve teknesinde bu İncili bulduk. Size... kendisini öldürenin kim olduğunu itiraf etmiş olabilir mi acaba?
Peder Rafael: İtiraf, sadece yaşayanlar tarafından yapılabilir, ölüler tarafından değil. Ama evet, Sammy'yi yıllardır tanırım. Bu mesajı İnciline daha küçük bir çocukken yazmıştım.
Rafael: Ne yazık ki iman, Sammy için içmek ve dalavere çevirmekten daha mühim değildi. Fakat her zaman onun kendisini ıslah ettirebileceğini düşünmüştüm.
Rafael: Bu yüzden Sammy'yi her hafta ziyaret ederdim. Konuşurduk, ve bana ruhsatsız içkisinden teklif ederdi... Kendisi yaptığını söylerdi!
Rafael: Kız arkadaşı da köy yumurtaları ile en iyi huevos rancherosları yapardı. Zavallı kızcağıza musallat olan şey ne ki? Oldukça dertli gibi.
Rafael: Ah, zamane gençleri adına korkuyorum <Rütbe> <İsim>. Yollarını çok kolay kaybediyorlar ve Bayou'da hayat son derece zordur.

İncele: Orman Ağacı.
Frank: Aman Yarabbim, <İsim>, bu kez kendini aştın resmen! Bu başsız ceset kurbanımızdan başkasına ait olamaz! Bunu derhal Roxie'ye göndermeliyiz!
Frank: Ayrıca tamda cesedin yakınında, üzerinde Sammy yazan harap edilmiş bir bisiklet buldun!
Frank: <İsim>, bu bulduğun şey bizi... harap edilmiş bisiklet hızında katile yaklaştıracak. Anladın sen ne demek istediğimi! Bakalım bundan neler toplayacağız.

Otopsi: Kurbanın Cesedi.
Roxie Sparks: Bir soruşturmada iki otopsi, morgda bayram günü!
Roxie: Öncelikle ormanda bulmuş olduğun cesedin ve Çılgın İnekte bulduğun başın aynı kişiye ait olduğunu söyleyeyim; yani Sammy Duncan'a.
Roxie: Şimdi gelelim iyi şeylere: Kurbanın derisinde tuhaf bir sembol vardı, ortasında bir çizgi olan küçük bir dikdörtgen. Yaradan anladığım kadarı ile öldürüldükten kısa bir süre sonra olmuş.
Roxie: Kazara olamayacak kadar simetrik, o yüzden katil tarafından Sammy'nin derisine bilerek yapılmış olmalı.
Frank: Bu gerçekten süper bir keşif <İsim>... Sayende o kadaaaar çok yol alacağız ki, bir bilsen!
Roxie: Merak etme, Russell'ın ofisine kadar gitmen gerekecek sadece! Sembolün ne manaya geldiği hakkında bir teorisi var. Bol şans!

-Russell'ın ofisinde...-
Russell Crane: Tabii, kurbanın derisinin üzerinde, ortasından çizgi geçen bir dikdörtgen. Uzun süre bunun ne olduğunu tahmin edemedim. Sonra birden dank etti.
Frank: Eeeee...? Bu yaşadığın aydınlanmayı bizimle paylaşacak mısın, Russell?
Russell: Büyük bir zevkle! Sembol bir domino. Bildiğiniz gibi her domino taşının iki tarafı vardır, her tarafta da maksimum altı nokta olur. Oyunda rakamları, yani noktaları belli bir desen üzerinde eşleştirmeye çalışırsınız.
Frank: Muhteşem bir teori, Dahi Profil Uzmanı. İyi de... Yanlışsam lütfen düzelt; bu sözde domino taşında tek bir nokta bile yok!
Russell: Frank, sen şaşkın bir suçlu olurdun kesin, düşüncelerini kendine saklamayı beceremiyorsun. Ama iyi yakaladın, bu domino taşının iki tarafı da sıfır. Rakibinize bağlı olarak ya en güçlü, ya da en zayıf taştır.
Russell: Bu durumda kurban ölü. Dolayısıyla mesaj açık: Biz oynadık, sen kaybettin.
Russell: Mesaj, katil ile kurbanın arasının yakın olduğunu gösteriyor. Sanki cinayet, oynadıkları oyunun bir parçasıymış gibi.
Frank: Sen ne dersen de Russell. <İsim> haklı; mesajın bize söylediği en net şey katilin domino oynadığı.

İncele: Kurbanın Bisikleti.
Frank: Pekala <İsim>, kurbanın bisikletinden saç topladık. Peki şimdi ne yapıyoruz?
Frank: Tabii, eğer bisikletin şu haline bakacak olursak, birilerinin bariz bir şekilde kurbanımıza karşı bir garezi varmış. İnşallah bu saç örneği o şahsın kim olduğunu bize söyler.

Analiz et: Kıl.
Yann Toussaint: Beyler, kurbanın bisikletinden topladığınız kıl örneği insan şaçına ait değil. Ama aynen öyle görünüyor.
Yann: Bu sentetik. Büyük ihtimalle bir oyuncak bebeğe ait.
Frank: Bir bebeğin saçı mı? Of, <İsim> haklı, bunun tek bir anlamı var; Bertie Cornman!
Frank: Kurbanın bisikletini parçalayan kişi o olmalı! Elbette, onunla bir kez daha konuşmaya hazırım!

Bertie ile kurbanın bisiklerine zarar vermesi hakkında konuş.
Bertie Cornman: Kabul ediyorum, Sammy'nin bisikletini hurdaya çevirmek hoş bir hareket değildi. Fakat amacım kız kardeşimin bebeklerini korumaktı! Sammy sürekli ormana gelip duruyordu. Ona uzak durmasını söyledim!
Bertie: Sammy büyük bir içki imalathanesi kurmak için ağaçları kesmek istiyordu! Bunun olmasına müsaade edemezdim!
Frank: Anladım! Peki Sammy'nin seni daha fazla rahatsız etmemesi için ne yaptın, Bertie?
Bertie: Harekete geçtim! Ona yumurta attım! Bir gece Betty-Lou'nun mutfağındaki yumurtaları çaldım ve hepsini Sammy'ye doğru fırlattım! Fakat sadece güldü.
Bertie: Sonrada geri gelmesin diye bisikletini parçaladım. Üzgünüm! Ben sadece bebeklerimi korumak istiyordum! Ama onu ben öldürmedim <Rütbe> <İsim>, inan bana!

Bir süre sonra...
Frank: Anlaşılan Sammy'nin ruhsatsız içki imalathanesi ormanda en kötü saklanan sırmış! Herkes o maldan içiyor!
Frank: Ayrıca Sammy'nin neden Vanessa ile birlikte Bayou'yu terk etmek istemediği de şimdi anlaşıldı. Millete ruhsatsız içki satmakla meşgulmüş!
Frank: Sammy o zavallı kızın bütün parasını alarak hayallerini yıktı resmen!
Frank: Birde <İsim>, sence o kız neden sürekli üstü başı darmadağınık dolaşıyor? Yani Vanessa'yı diyorum, kız...
Frank: Bir saniye, neler oluyor?! Silah sesi mi onlar?! Sende duydun, değil mi?!
Frank: Elbette hazırım! Sonunda biraz aksiyon! Hadi şu heyecanı kaçırmadan gidelim!

3. Bölüm


Frank Knight: Eğer fikrimi soracak olursan <İsim>, şu ana kadar öğrendiğimiz en önemli şey, kurbanımızı Bayou'da başarılı bir ruhsatsız içki satış işi olduğu!
Frank: Herkes o maldan içiyor! Ben hariç!
Frank: Bir saniye, o da neydi öyle?! Evet, bende duydum! Silah sesi mi dedin?!
Frank: Ses tekneden mi geliyor?! Sence Vanessa yine sorun çıkartmaya devam mı ediyor?
Frank: Elbette hazırım! Hadi, bütün eğlenceyi kaçırmadan... Yani birileri zarar görmeden gidelim!

-Sammy'nin teknesinde...-
Joe Littlehat: <Rütbe> <İsim>, şu inatçı papaza derhal silahını indirmesini söyle!
Peder Rafael: <Rütbe> <İsim>, asıl ŞU aşağılık timsah hırsızına silahını indirmesini söyle!
Frank: Kesin ulan, ikinizde! Tek bir kelime ederseniz <Rütbe> <İsim> sizi... Bir dakika! Bize TEK bir şey söyleyin. Bütün bu hengame de neyin nesi?
Rafael: İlk önce Joe silahını doğrulttu!!! Her şeyi o başlattı <Rütbe> <İsim>! O...
Frank: YETER!!! Burada adam akıllı oturun, <Rütbe> <İsim> tekneyi arayacak! Tek bir kelime dahi duymak istemiyorum!

İncele: Tekne Güvertesi.
Frank: Parçalanmış bir kağıt mı? Hadi amam <İsim>, Joe ve Peder Rafael sırf bir kağıt parçası yüzünden kavga etmiş olamazlar! Ayrıca o tepside iğrenç. Ben olsam onu doğrudan nehre fırlatırdım.
Frank: Cidden, eğer daha fazla yapacak ilginç bir şey yoksa ben biraz şu şezlongda biraz kestirmek istiyorum. Uzun bir gün oldu da.
Frank: Tamam, anladım, kafamı ütülemene gerek yok, <İsim>! O kağıt derhal birleştirilecek ve tepsi de aranacak. Hemen yardıma geliyorum!

İncele: Parçalanmış Kağıt.
Frank: Demek bulduğun bu kağıt ruhsatsız içkinin reklamını yapıyormuş, öyle mi?
Frank: "Yeni! Pasifik Ay Işığı! Sadece Çılgın İnekte"! Vay be, Betty-Lou'nun da ruhsatsız içki sattığını bilmiyordum! Belki en azından tadına bakma şansımız olur!
Frank: Yine ne var <İsim>? Ne tehdit notu? Ah, şu aşağıda yazan şey! "Sana rekabeti hoş görmeyeceğimi söylemiştim. Betty-Lou."
Frank: Hmm, pekala. Bir noktada haklısın <İsim>. Bu tehdit notu bildiğin kurbanımıza karşı yazılmış. Hadi gidip Betty-Lou'ya bunu soralım!

Betty-Lou ile ay ışığı reklamı hakkında konuş.
Frank: Betty-Lou, <Rütbe> <İsim>'in kurbanın teknesinde bulduğu ruhsatsız içki afişi ve onun altındaki tehdit notu hakkında söyleyeceğin bir şey var mı?
Betty-Lou Logan: Dedim ya, Sammy'yi barımdan kovdum! Sonra o serserinin kendi içkisini damıttığını duydum... Değirmenin suyu oradan geliyormuş meğersem!
Betty-Lou: Yalnız o ruhsatsız içki harbiden de sağlam maldı! Onun yüzünden müşterilerim barıma gelmez oldular!
Betty-Lou: Tepem attı sonunda! bende kendi ruhsatsız içkimi üretmeye başladım ve onun bundan haberdar olmasını sağladım!
Frank: Hmm... Betty-Lou, tamam, senin gibi birisinin işinde katı olması gerekir de, kurbanı barından kovmak başka şey, ona tehdit notu göndermek başka şey!
Betty-Lou: Bu bar benim ekmek teknem, memur beyler. Ne yapsaydım? Boş boş oturup Vanessa ile domino mu oynasaydım? Zaten iş saatlerinin yarısında iş başında bile olmuyor!
Betty-Lou: Günümüz gençlerinin yaptıkları hiç bir iş mantıklı değil <Rütbe> <İsim>. Tek yapmak istedikleri çalışıp didinmeden hızlı para kazanmak. O yüzden bütün işleri ben yapıyorum!
Betty-Lou: Onları öldüremeyecek kadar meşgul birisiyim ben! Şimdi müsaadenizle, işime geri dönmem gerek! Bilirsiniz ya, insanlar içkilerini içemedikleri zaman ortalık savaş alanına döner!

İncele: Dağınık Tepsi.
Frank: Tepside domino taşı mı buldun <İsim>? Allah'tan dediğimi yapıp ta tepsiyi nehire fırlatmamışsın!
Frank: Hahahahaha, doğru! Bu domino taşı sahte! Birileri üzerine fazladan noktalar kazımış! Böyle saçma sapan bir numaraya kim gelebilir merak ediyorum doğrusu!
Joe: Kimse gelmez! Ancak o üçkağıtçı papazdan bozma iblis beni bununla kandırabileceğine inanır!
Frank: Nasıl? Bu çakma domino taşını Peder Rafael'mi yaptı? Yani silahlı kavganızın bütün sebebi BU mu?
Frank: <İsim>, artık bu insanlarda baş edemiyorum! Hepsi kafayı sıyırmış! Onlara yardım edecek kadar nitelikli değilim!
Frank: Hmm, doğru. Katilin domino oynadığını biliyoruz...
Frank: O zaman bu iki kaçıktan bir tanesi sadece kaçık değil, aynı zamanda da katil.
Frank: Joe konuşma konusunda oldukça istekli. Katılıyorum, önce onunla konuşalım!

Joe'ya papaz ile olan atışmasını sor.
Joe Littlehat: Peder'i dominoda hile yaparken yakaladım! Bir papaz ve hile yapmak! Hemde domino da! O sahte parçayı gördünüz mü?!
Frank: Pederi merak etme sen, <Rütbe> <İsim> onun icabına bakacak. Yalnız Sammy Duncan bir domino meraklısı tarafından öldürüldü... Burada neyi kast ettiğimi anlamış sındır umarım?
Joe: Sammy ile domino oynamaktan daha önemli işlerimiz vardı! Birlikte... ev yapımı imalathanemizi yürütüyorduk. Ürünümüz zaten Bayou'da bir numaraydı!
Frank: Nasıl? Şu rezil ruhsatsız içki imalathanesi mi? Sammy orayı SENİNLE mi işletiyordu?
Joe: Ben malzemeleri taşıyordum. Bunu da kaçak bir avcıdan daha iyi kim yapar? Ormanı avucumun içi gibi bilirim! Üstelik tarifte bana ait!
Joe: Cidden, Müfettiş Knight, ürünümüzü denemelisin! Onunla neden bu kadar gurur duyduğumu o zaman daha iyi anlarsın! O yüzden işimiz tıkır tıkır işlerken neden ortağımı öldüreyim ki?
(Joe ile konuştuktan sonra)
Frank: Buradaki insanların sorunu ne <İsim>? Bayou'da kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum resmen. Herkes içiyor ve kavga ediyor...
Frank: Hee, doğrui bende içip içip kavga ederim. Ama ben o işi en azından şehirde yapıyorum! Orada daha farklı oluyor!
Frank: Katılıyorum <İsim>, gidip şu deli, hileci ve eli silahlı papazla da konuşsak iyi olur. Belki onun bu konda mantıklı bir açıklaması vardır. Hadi gidelim.

Peder Rafael'e Joe ile ettiği kavgayı sor.
Peder Rafael: Artık her şey bitti <Rütbe> <İsim>. Her şeyi itiraf ediyorum! Adalet ile yüzleşmeye hazırım!
Frank: Ney? Sammy Duncan'ı sen mi öldürdün? Aslında ben onu...
Rafael: Hayır! Hayır! Samy Duncan'ı öldürmedim! Dominoda hile yaptım! Engel olamıyorum kendime, oyunun heyecanına kaptırıyorum kendimi! Utanç verici!
Frank: Ha, şu mesele... Kendini bunun yüzünden paralama be Peder. Herkes hata yapabilir. Yani, misal ben bir polis memuruyum ve benimde bazen...
Rafael: Elbette kendimi paralarım! Ben bu cemiyetin ahlak pusulasıyım! Benim işim, Sammy ve Vanessa gibi genç insanlara umut vermek! Benim amacım onlara örnek olmak!
Rafael: <Rütbe> <İsim>, eğer Bayou'da ki insanlar sırrımı öğrenirlerse, bir daha kimse benimle domino oynamaz! Hatta o yarım akıllı Bertie Cornman bile!
Rafael: Sammy sırrımı bilen tek kişiydi. Bende bu yüzden ondan kimseye söylememesini istedim! Bu, Bayou'da ki herkesin iyiliği içindi!
Frank: Tabii, dominoda hile yapan bir papaz... Gelmiş geçmiş en büyük skandal. Bunun yüzünden adam bile öldürülür, değil mi Peder?
Rafael: Ney?! Hayır! Ben asla öyle bir şey yapmam <Rütbe> <İsim>!

Daha sonra ormanda...
Frank: <İsim>, camın feci şekilde içki çekti. Beş dakikalığına Çılgın İnek'e geri dönemez miyiz...
Frank: Sende aynısını mı diyecektin? Harbi mi? Ah, sağlam kafadan olduğunu biliyordum <İsim>!
Frank: Ne demek yeni deliller bulmak için gidiyoruz? Çünkü Sammy Duncan'ı kimin öldürdüğünü bilmiyor muyuz? Pekala, en azından beş dakika daha bilmemeye devam edeceğiz, doğru mu?
Frank: Cidden <İsim>, sen, eski karım ve Andrea'nın bir araya gelmiş halinden bile daha sertsin. Pekala, hadi bara dönüp aramaya koyulalım.

İncele: Bar Masaları.
Frank: İyi iş çıkardın <İsim>. Bir adet balta buldun! Sammy'nin kellesi uçurulduğuna göre bu, bu kanlı yapbozun eksik parçası olabilir! Gördüğüm üzere üzerinden örnek toplamaya hazırsın bile!
Frank: Ayrıca şu masadaki kül tablasını mı aramak istiyordun? Olur tabii, neden olmasın? Hiç seni vazgeçirmeye falan uğraşmayacağım, çünkü her zaman sen haklı çıkıyorsun!

İncele: Balta.
Frank: Harika işti ortak! Şu baltadan topladığın kan örneği eminim bu vakayı kısa bir sürede kapatmamızı sağlayacak! Bunu hemen laboratuvara yolluyorum!

Analiz et: Kan.
Yann Toussaint: <İsim>, bunu mutlaka duymalısın: Baltadan topladığın kan iki farklı kan grubu içeriyor. Birisi, kurbanın kan grubuna uyuyor...
Yann: ...Bu da senin şüpheli doğruluyor: Bu balta cinayet silahı!
Yann: Kan örneğine geri dönersek, diğer kan grubununda katile ait olduğunu söylememe gerek yok sanırım!
Yann: Katilin kan grubunun A- olduğunu artık biliyoruz! Katil her kimse, yakalanması an meselesi, <İsim>!

İncele: Kül Tablası.
Frank: Kül tablasında bir adet düğme mi buldun <İsim>? Ne bileyim, ben daha heyecan verici bir şeyler bulursun diye bekliyordum...
Frank: Nasıl? Bunun kurbanın gömleğindeki düğmelerin bire bir aynısı olduğunu mu söylüyorsun...?
Frank: Yalnız <İsim>, hatırlarsan cesedi ormanda bulmuştuk. Bu düğme o zaman nasıl oldu da burada bitti?
Frank: Nasıl? İddiaya mı girelim dedin? Pekala, şimdiden beş dolarına elveda desen iyi olur! Hadi morga geri dönüp kurbanın düğmelerine bakalım!

-Bir süre sonra morgda...-
Frank: Tamam, tamam, yüzüme vurmana gerek yok, <İsim>. Sana beş dolar borcum var işte! Haklıymışsın: Çılgın İnekteki kül tabasında bulduğun düğme kurbandan gelmiş!
Frank: Ve ancak katil bunu kurbanın gömleğinden kopartıp getirmiş ise düğme barda bitmiş olabilir!
Frank: Biliyor musun <İsim>? İddiayı kaybetmiş olmam umurumda değil! Bu düğme, Yann bunu iyice inceledikten sonra bizim için cinayeti çözecek!

Analiz et: Gömlek Düğmesi.
Yann: <İsim>, bana gönderdiğin bu düğmede ilginç bir şeyler buldum. İyi bir parmak izi alamayacak kadar küçüktü, ancak yüzeydeki bir çift deri hücresini yalıtmayı başardım.
Yann: Yakın inceleme sonrasında hücre çeperlerinin çok spesifik bir deformasyona sahip olduğunu fark ettim. Bu durum, belli bir tür dermatit çeken insanlara özeldir.
Frank: Derma ne? Kulağa güzel geliyor, Yann, ama keşke ne olduğunu da anlayabilseydik.
Yann: Yani egzama: Deride gözle görülür, kırmızı bir leke. Kurbanda yoktu, o yüzden deri hücreleri katile ait. Derisinde kızarıklık olan birisini gördüyseniz, katil odur!


Frank: Haklısın <İsim>, artık gerekli bütün delile sahibiz! Artık katili yakalamak senin için çocuk oyuncağı olacak! Tabii benim içinde hemen sonrasında bir şişe bira!

Katili Tutukla.
Frank: Joe Littlehat, Sammy Duncan'ı öldürmekten tutuklusun!
Joe: Ney? Hayır, yanlış yapıyorsunuz! O gece ava çıkmıştım, ispatlayabilirim! İki tane timsah yakaladım!
Frank: Umarım ikisi de mahkemede senin için seve seve ifade vereceklerdir, Joe. Fakat <Rütbe> <İsim> cinayet silahında kanını buldu! Ayrıca da kurbanın düğmesinde derin vardı!
Frank: Sammy'nin içki imalat işinde sen de vardın. Ayrıca millet Sammy'ye boşu boşuna "Fırıldak" demiyorlardı. Sana para konusunda kazık attı, değil mi?
Joe: O imalathanede BENİM de emeğim var!!! Tarifini ben buldum! Fakat Sammy bana ihtiyacı olduğunu hiçbir zaman kabul etmedi! Tek istediğim biraz kişisel olarak tanınmış olmam! Tabii doğal olarak ta kardan çıkan payım!
Frank: A-ha! Bu yüzden derisinin üzerine domino taşı bastırdın, değil mi? Onu öldürmek yetmedi, ayrıca oyunu kazandığını göstermek istedin, doğru mu?
Frank: Bu bana pekte sağlıklı bir iş ortaklığı gibi gelmiyor Joe. <Rütbe> <İsim> bana her zaman katılmaz belki, ama sonunda hep haklı çıkarım! Öyle değil mi <İsim>?
Frank: Pekala, önce şu düğme vardı... Sonra şu ormandaki onarmak istemediğim bebek... Sonra da...
Frank: Her neyse, cinayetten ötürü tutuklusun Joe Litthat, bu da yolun sonu geldi demek!


Edward Dante: Joe Littlehat, Sammy Duncan'ı öldürmekle suçlanıyorsun. Burada bir baltayla kellesini uçurduğun yazıyor.
Dante: Ayrıca burada PK Emniyeti polislerinden Frank Knight'ın evcil kaplumbağası Duke'u tehdit etmiş olduğun yazıyor... Bir saniye... Kaplumbağa mı? Bu suçlamayı buraya kim yazdı yahu?
Joe: Aaa, avukatım eğer daha az ceza için savunma yaparsam, cinayet için daha az ceza alacağımı söylemişti.
Dante: Öyle mi? Hukuk okulu hakikaten de eskisi gibi değilmiş. Her neyse, Sammy Duncan'ı, birlikte işlettiğiniz ruhsatsız içki imalathanesinden elde ettiğiniz karı seninle paylaşmadığı için öldürmüşsün, doğru mu?
Joe: Sammy imalathane işinde başarılı olmuş olabilir. Ama ona malzeme desteği sağlayan bendim! Sammy'nin bana pay borcu vardı ama o bütün parayı kendisine saklamayı tercih etti!
Dante: Sonrada bir baltayla kellesini uçurdun ve yumurta kullanarak kanamayı durdurdun, öyle mi? Cidden tarifine olan güvenin tammış... Fakat yumurtalar sana karşı önemli bir delil oldu.
Dante: Yalnız neden başı Çılgın İneğin ganimet duvarına astığını anlamış değilim.
Joe: Bu avcıların hep yaptıkları bir şeydir. Ayrıca Betty-Lou'yu kızdırmak istedim. Ne zaman Çılgın İneğe gitsem biramın içine tükürürdü.
Dante: Sana 25 yıl veriyorum, Joe Littlehat. Ayrıca avukatına söyle, anne-babası ile konuşmak istiyorum. Eğitimine para yatıracağım diye emekliliklerini çarçur etmişler resmen. Herkes ayağa kalksın!


Frank: Biliyor musun <İsim>? Bence bu soruşturma henüz tam olarak kapanmadı.
Frank: Elbette, katili parmaklıklar ardına gönderdin, fakat... Sence de halen eksik bir parça yok mu?
Frank: Ay ışığı diyorum! Halen tadına bakamadım!

Ek Soruşturma


Andrea Marquez: <Rütbe> <İsim>, Frank, ormana geri dönüp o iki kekonun gizli saklı imalathanelerinden geriye bir şey kalıp kalmadığını öğrenmenizi istiyorum.
Frank Knight: Misal bol bol içki! Harbiden hangi memuruna ne iş vereceğini iyi biliyorsun, Andrea...
Andrea: Allah rızası için Frank, bir kereliğine ciddi olur musun? Zaten yeterince-
Frank: Tamam, tamam... Olur <İsim>, hadi annemiz kıçımıza tekmeyi basmadan ormana gidelim...
Amy Young: <Rütbe> <İsim>, bir saniye!
Frank: Hey, Amy! Seni görmeyeli epey bir olmuş...
Amy: Masa başı işleri ile uğraşıyordum. <Rütbe> <İsim>, Vanessa konusunda endişeleniyorum. Neler yaşandığını duydum, kaçmaya çalıştığını falan... Kızın başı dertte gibi.
Amy: Onu yoklasak iyi olur diye düşünüyorum. Ormanda işin bittikten sonra Betty-Lou'yu görebiliriz miyiz? Vanessa onun mekanında çalışıyordu, belki onun nerede olduğunu biliyordur.

Betty-Lou'ya Vanessa'nın nerede olduğunu sor.
Amy: Merhaba Betty-Lou hanım, Vanessa burada mı?
Betty-Lou Logan: Vanessa çıktı... Dediğine göre benim kurumumda yeterince para kazanamıyormuş... Ona yeterince para vermediğimi düşünüyorsa gitmesini ve daha iyi bir iş bulmasını söyledim...
Amy: Ney? Ama... Kızın nereye gittiği hakkında da mı bir bilginiz yok?
Betty-Lou: Hayır ve zerre de umurumda değil! Sizce vaktimi neden öyle şeyler düşünerek boşa harcayayım? Burada bir iş yürütüyorum!
Amy: <Rütbe> <İsim>, görünüşe bakılırsa Vanessa halen bayoudan kaçmaya ve bunu başarmak için de para kazanmaya çalışıyor... Fakat şimdi nerede olabilir ki?
Amy: İyi fikir! Halen barı arayıp Vanessa'nın nerelerde olduğuna dair bilgi toplayabiliriz!

İncele: Çılgın İnek Barı.
Amy: Hmm, şu fotoğrafı toparladığın zaman bize ne söyleyecek çok merak ediyorum, <Rütbe> <İsim>. Yalnız inşallah Vanessa'yı bulmamıza yardımcı olur!

İncele: Parçalanmış Fotoğraf.
Amy: Harika <İsim>! Barda bulduğun fotoğraf artık tek bir parça halinde!
Amy: Bu kız bir yerlerden tanıdık geliyor... Sarı saç... Sönük makyaj... Bir saniye! Doğru! Bu resimdeki Vanessa!
Amy: Yalnız... Neden böyle bir kıyafet giyiyor ki? Belki kız bir mankendir, ya da... Nasıl emin olabiliriz ki?
Amy: İyi yakaladın! Fotoğrafın altında bir tane rakam dizisi var! Bunu Hannah'ya gönderirsek bunun hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliriz!

Analiz et: Resim Numarası.
Hannah Choi: Evet, bana getirdiğiniz fotoğraftaki numara ile eşleşen referans kaydını buldum... Bu arada acayip güzel kızmış haa...
Hannah: Bu fotoğraf, "Kayıp Ruhlar" isimli, adı üstünde "kayıp ruhları" içeren bir kitaba ait... Uyuşturucu bağımlıları, evsiz insanlar, evlat edinilen çocuklar... ve tabii sokak kızları.
Amy: Yani... Yani sen şimdi Vanessa'nın bir hayat kadını olduğunu mu söylüyorsun?!
Amy: Aaa. Affedersin <Rütbe> <İsim>, ben dağların yakınındaki küçük bir kasabada büyüdüm, etrafımda pek hayat kadını yoktu da...
Amy: En azından ben fark etmiyordum. Abimin, işi dolayısı ile hayat kadınları ile çalıştığı doğru... Yani onlara yardım ediyordu, haliyle! Şey yapmıyordu... Hehe.
Amy: Aaa, sana daha önce abimden bahsetmemiştim, değil mi <Rütbe> <İsim>? O da eskiden bir polis memuruydu! Umarım bir gün tanışırsınız, anlaşacağınıza eminim!
Amy: O, bana üzerinde çalıştığı vakalardan bahsederdi! Bir süre sonra artık tamamen duyarsızlaşmıştı ama ben bunu yapabileceğimi sanmıyorum.
Amy: Kim bilir Vanessa her gün nelerle yüzleşiyor. Özellikle burası gibi bir yerde... Bayou hiç hoş bir yer değil.
Amy: O... O belki... Yani neredeyse benimle yaşıt... Nerede ki?
Amy: Haklısın, acaba Betty-Lou, Vanessa'nın bir hayat kadını olduğunu biliyor muydu... Hadi gidip soralım!

Betty-Lou'ya Vanessa'nın gerçek kimliğini bilip bilmediğini sor.
Amy: Betty-Lou, Vanessa'nın bir hayat kadını olduğunu biliyor muydun? Bu yüzden mi ona nerede olduğunu sorduğumuzdan bize yardımcı olmadın?
Betty-Lou: Bunun yüzünden barımı terk etmek istediğini öğrendiğimde... gözlerime inanamadım! Ona iyi bir iş vermiştim, meğersem düşündüğü tek şey paraymış!
Betty-Lou: Onu bu aptal kitabın içinde görünce tepem attı. Ona onun gerçek yüzünü göstermek istedim... Fakat beni başından savdı.
Betty-Lou: Şu anda nerede olduğunu bilmiyorum. Umurumda da değil hani... Hayatını mahvetmek istiyorsa, bu onun sorunu!
Betty-Lou: <İsim>, eminiim Vanessa ile tekrar karşılaşacaksın, fazla uzağa gidemez çünkü. Bayou'da arama yapmak istersen arkada bir kaç tane kıyafetim var. Bu arada beleş bir hamburgere ne dersiniz?

İncele: Ürkütücü Orman.
Frank: Pekala <İsim>, bu sefer ne buldun? Kutunun üzerinde ne yazıyormuş... "Yılan Isırığı"... Kulağa tanıdık geliyor...
Frank: Hey, belki içerisinde bir şeyler bulman hatırlamama yardımcı olur!

İncele: Alkol Kutusu.
Frank: Şimdi bu ormanda bulduğun kutunun neden bu kadar tanıdık geldiğini anladım <İsim>! Ruhsatsız içki yapanlar zaman zaman şişelerin içine ölü bir yılan koyarlar. "Yılan ısırığı", çaktın?
Frank: Yapmamam gerektiğini biliyorum fakat... Daha önce hiç denememiştim ve bu şey oldukça nadir bulunur... Ufak bir yudum öldürmez herhalde...
Frank: ...
Frank: AAH! A' Ş'NU B'NDEN! LÜTF'N!
Peder Rafael: Uzak dur ondan, yılan!
Frank: Hi... Hiç iiiy, hiss'tm'yo'm...
Rafael: Aman Yarabbim! <Rütbe> <İsim>, partnerini nasıl kurtaracağımızı biliyorum, fakat bunun ne tür bir zehir olduğunu bulmamız lazım. Acele etmeliyiz!
Rafael: Şu zavallı adamın şeritlerine bakar mısın lütfen? Bize durumunun ciddiyeti hakkında bilgi verebilir.

İncele: Frank'in Şeritleri.
Rafael: Allah'ıma şükürler olsun, <Rütbe> <İsim>! Şu şeritlere sağlam gözle bakman sayende yılan ısırığına karşı panzehir çıkartabilecek kadar yeterli bilgiye sahibiz!
Rafael: Şeritlere bakılınca yılan ölümcül değil, fakat partnerinin yinede tedaviye ihtiyacı var. Kendini nasıl hissediyorsun, Müfettiş Knight?
Frank: ...
Rafael: Hay Allah... Neyse ki panzehir buradaki yerel bitkiler ile yapılabilir. Sana listeyi verirsem, bunları benim için toplayabilir misin <Rütbe> <İsim>? Kaybedecek vaktimiz yok!

İncele: Orman Ağacı.
Rafael: Harika <Rütbe> <İsim>! Panzehir için gerekli bütün malzemeleri buldun!
Rafael: Adli tıp uzmanınızın panzehiri hazırlayabileceğini mi söylüyorsun? Harika! O zaman hemen bitkileri ve partnerini karakola gönderelim!

-Yann'ın laboratuvatunda...
Yann Toussaint: <İsim>, şu papazın yılan ısırığı için gösterdiği doğal yöntem ilgince benziyor, denemek için sabırsızlanıyorum!
Andrea: <Rütbe> <İsim>! Frank'e ne oldu öyle?!
Yann: Pekala, Andrea, sanırsam bayou'nun özel "Yılan Isırığı"'nı denemiş. Tam olarak içinde bir adet yılan bulunan bir ruhsatsız içki. Nedense bu, onu ısırmış.
Andrea: Cidden çok sorumsuzsun, Frank... Aklından neler geçiriyordun acaba?
Frank: ...
Andrea: Hayatı... Hayatı tehlikede mi?
Yann: Hayır. <İsim> ve getirdiği tarif sağolsun, onu iyileştirmek için gereken panzehiri yaparım! Sadece biraz zamana ihtiyacım var.

Analiz et: Panzehir.
Yann: <İsim>, topladığın bitkilerden panzehir yapmayı başardım. Çok da işe yaradı! Frank, nasıl hissediyorsun kendini?
Frank: Biraz uyuşuk, ama iyiyim. Teşekkürler.
Russell Crane: Frank, yaşadığın küçük kaçamağı öğrendim. Eskiler boşuna mı demiş "Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer" diye? Ama sen HALA geçmiş hatalarından ders çıkaramıyor...
Frank: Sakın oralara girme, birader. Bunu, bugün olanlarla HİÇBİR ilgisi yok!
Russell: Hmm, ilginç. Farklı biçimlerde olsa bile, aynı örüntüyü tekrarladığının farkında bile değilsin.
Russell: Ah, Frank, bir gün izin verse de seni bir analiz etsem. Ruh durumun hakkında bir tez bile yazabilirim.
Frank: Rüyanda görürsün. Neyse, beni kurtardığın için teşekkürler <İsim>. Sanırım o pedere bir teşekkür borçluyum, değil mi? Tamam... hadi yapalım.

Peder Rafael'e teşekkürde bulun.
Frank: Peder... Ben, ııı... Yani... Neyse, yardımın için teşekkürler.
Rafael: Ah, bana teşekkür etme, beni karşına çıkartan yüce Allah'a teşekkür et.
Frank: Elbette... öyle diyorsan...
Rafael: Bu yılan bir işaretti, dostum! Geçmişte yaşamış olduğun şeylerle boğuştuğuna dair bir işaret... Bazı yaralar halen kapanmamış, hissedebiliyorum!
Frank: Ah, bari sen yapma! Bak, Peder, endişelenmeni takdir ediyorum ama geçmişin geçmişte kalması daha hayırlı olur!
Rafael: Bir gün bununla yüzleşmen gerekecek, umarım farkındasındır. <Rütbe> <İsim>, lütfen bu botanist biletlerini kabul et. Hani olur da arkadaşının tekrardan yardıma ihtiyacı olursa diye...

Daha sonra karakolda...
Frank: Allah'ın cezası yılan. Halen başım ağrıyor...
Amy: Kusura bakma Frank, ama ben halen Vanessa adına şüpheleniyorum. Onun hakkında bir şeyler duydun mu? <Rütbe> <İsim> onu bulmaya çalışıyor fakat sırra kadem bastı...
Frank: Bu kadar kafa yorma, Amy... Görürsün bak, bir süre sonra tamamen unu-
Andrea: Frank, eğer bir şeyler söyleyeceksen, ofisimin kapısı ardına kadar açık. Allah aşkına, kapıma bira altlığına mesaj yazıp bırakmakta neyin nesi?!
Frank: Hey, dur hele... O bira altlığı benim değil ki! Ne yazıyor üzerinde? "Karanlık sırlar. İtirafta bulunacağım" mı? Nasıl bir mesaj la bu?
Amy: Bir saniye! <Rütbe> <İsim> haklı, bira altlığının öteki yüzünde bir şeyler daha yazıyor!
Frank: Hay lanet, hepsi de solmuş. Ufak bir toz gösterisine ne dersin <İsim>? O altlığın üzerine ne yazdığını öğrenmemiz lazım!

İncele: Bira Altlığı.
Amy: Harika! Bira altlığındaki gizli mesajı açığa çıkardın! Bakalım neymiş... "Bu gece saat 10'da - V.K."... Bu bir çeşit buluşma mı?
Amy: Ah, doğru dedin <İsim>! V.K. Vanessa Kimmel'ın kısaltması olmalı! Demek bizimle buluşmak istediği için bize bu bira altlığını göndermiş! Fakat nerede buluşacak ki?
Frank: Üzerinde mezar taşları var... Haklısın <İsim>, Vanessa mezarlıktan bahsediyor olmalı. Harbiden de karanlık sırlarını anlatmak için en uygun yeri seçmiş...
Frank: İçimden bir ses bu hikayenin sonunun fena olacağını söylüyor... Umarım hazırsındır, <İsim>!

Advertisement